Merkez Bankası’nın faizleri seçimden sonra, yüzde 30 arttı. Seçimden önce ve sonrasında aradaki fark yaklaşık 3.5 kat artmış oldu. İşin en ilginç yanı, faizler düşerken alkışlayanlar, yükseldiğinde de alkışladılar. Faizlerin yükselmesi sonuçta, kredi faizlerini yükseltti.
Bankalar hemen kendilerinde hesabı bulunan müşterilerini kısa mesajlar atarak, kredi ve tüketici kredilerindeki artışları duyurdular. Zamanında ödemezsen zaten hapı yuttun. Birleşik faizler, tefeci faizleri gibi bir durumu ortaya çıkardı. Uluslararası faiz kurumları, Türkiye’deki faizlerin daha da artmasını istiyor. Artırılan faiz oranlarının yetersiz olduğunu savunuyorlar.
Bu kuruluşlar daha da ileri giderek, Türk ekonomisinin derin bir durgunluğa girmesini de istiyorlar. Bakan Şimşek, bankalara geri dönmeyen krediler ile ilgili çeşitli rakamlar açıkladı. Bankalara olan kredi borcunu ödeyemeyenleri sayısı hızla artıyor. İcraya verilenlerin sayısı 1 milyon yurttaşımızı geçti. Yurttaşlarımızın banka ve finans kuruluşlarına var olan borçları ise Eylül ayı itibarıyla 2 Trilyon 414 milyar liraya yükseldi.

SANAYİCİ NE YAPACAK?
Ülkemizin her yanındaki sanayicileri, kimilerinin Anadolu Kaplanları dedikleri sanayiciler finansmana, kredi kaynaklarına ulaşmanın zor olduğunu belirterek, “ Kredi bulsak bile faizler çok yükseldi. Şu anda yüzde 50-55 seviyesinde rakamlara kredi bulunabiliyor. Bankalarda faiz artış beklentileri de var. Yükseldiğinde bizde arttırırız diyorlar. Biz bu kadar kar sağlayamıyoruz ki, çarklarımız nasıl dönecek. Faizlerin 65’e kadar çıkması ön görülüyor. Sermayesi zayıf olan sanayici, esnaf veya tacir yok olur. İflaslar gelir. Yabancılar iç piyasaya tamamen hakim olurlar. Bu da ülkemizin beka sorununa yol açar” diyorlar.

ENFLASYON YÜKSELİYOR
Faizlerin yüksel olması, üretim maliyetlerini yükseltiyor. Enflasyon artışı beraberinde geliyor. Orta sınıf denilen kesim her geçen gün daha da çöküyor. Sanayi dış piyasalarda rekabete dayanamıyor. Ya da giremiyor. Üretimi artırmak gerekiyor. Üretim artmazsa, fatura hepimize çıkacak. Sanayici ve üretici kesimin sesleri duyulması gerekiyor.

SESİ KİM DUYURACAK
Sanayici ve tarım sektörünün yani üretici kesiminin seslerini kendi meslek örgütleri duyurmalıdır. Başka nasıl olacak yoksa bu iş. Ziraat Odaları, Esnaf Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları konuşacak. Sorunlar bir bir gündeme gelecek. Çözüm yolları da sorunların gündeme gelmesi ile birlikte ortaya çıkacak. Peki, bu kuruluşlar üzerlerine düşeni yapıyorlar mı? Yoksa politik hesap peşindeler mi? Burasını okuyucu takdir edecek. Üretim nasıl arttıracağına yönelik çalışılmalıdır. Görüşler ve düşünceler, birbiri ile yarışmalıdır.

SİSTEM SIKIŞTI
Piyasada zincirleme sistem, zincirleme ekonomik sıkıntıya neden oluyor. Ekonominin yatırım boyutunda da sıkıntılar yaşanıyor. Üretmek isteyenler yeteri kadar desteklenmiyor.
Ülkemizde üreten kim varsa, çiftçiden sanayiciye kadar yatırımların tek elden koordinesinin gerekli olduğunu söylüyorlar. Yatırım yapacaklara tek elden destek verilecek. Yatırımcı bürokratik engellere takılmayacak. Bürokrasi tamamen ortadan kaldırılacak. Gençlik Bankası kurulma çalışmaları var. Yatırımcı içinde bir banka veya bir bakanlık çalışması yapılmalıdır.
Dünyada da ekmek küçülüyor. Dünyanın önemli ülkelerin ekonomileri daraldı. Uluslar arası rekabette, Türk üreticisinin korunmasına yönelik ciddi çalışmalar yapılmalıdır. Bugünlerde Türkiye İklim Tuzağına düşürülmek isteniyor. Geçtiğimiz günlerde, bu konu ile ilgili bir yazı yazmıştım. Bir ihracatçı ne diyor:” Dünya markası bir zincir mağazaya ihracat yapıyoruz. Yıllık ihracatımız 1 milyar dolar civarındadır.‘Fosil yakıt kullanmayacaksınız’ dediler.Cezası yüzde 10 karbon vergisidir.Yılda yüz milyon dolar ediyor.Zaten benim kârım bunun altında bulunuyor.Mecburen uyuyoruz.Fabrikanın her yerine güneş panelleri koyduk.Şimdilik idare ediyoruz”. Üretici kuruluşları bu konulara kafa yormalıdır. Üretim arttırılmalıdır. En azından marketlerde Güney Amerika hububatları ortadan kalkmalıdır.