Geçtiğimiz günlerde çocukları Alman vatandaşlığına geçmesine rağmen, Almanya’ya vize alamayan Eskişehirli hemşerimiz ile karşılaştım. Eskişehirli babaanne, defalarca Almanya’ya gitmiş. Türkiye’de emeklilik hakkı var. Torunlarını sevmek ve bir süre onların bakımlarını yapmak için Almanya’ya gitmesi gerekiyor. 3.5 aydır Schengen vizesi bekliyor. Alman Büyükelçiliğine bizzat sorduk. 3.5 ayın uzun süre olmadığı cevabını aldık.
AB ŞEHRİ MİYİZ?
Eskişehir’in bir Avrupa şehri olduğunu geniş bir kesim söylüyor. Doğu’da da çok gelişmiş şehirler var. Gelişmişliğin veya benzerliğin kriteri de nedir o da belli değil. Geniş yollar, şehri her açıdan bölen yollar, bulvarlar açısından düşünürsen, Türk dünyası ve Rusya ile Çin’de aynı düzeyde modern şehirler var. Singapur ve Birleşik Arap Emirliklerinde bile Avrupalıların akın ettiği şehirlere rastlarız.
Bunları bir AB vatandaşı olarak yazıyorum. Avrupa Hareketlilik Haftası Eskişehir’de başladı. Eskişehir 27 Schengen ülkesi sınırları içinde olan bir şehir değildir. Avrupa Birliği’nin Türkiye de temsilcileri vardır. Zaman zaman raporlar yayınlayarak, içişlerimize de karışırlar. Eskişehir’e gelen Avrupa Birliği temsilcileri ve büyükelçiler Eskişehir’e ellerini kollarını sallayarak, Eskişehir’e geliyorlar. Eskişehirli o ülkelere pasaportları ile bile giremiyor. ETO Fransa ve İtalya’ya dan temsilcilik aldı. Eskişehirli işadamlarına kolaylık sağlamak için bu işi yapan ETO’ya aylık kota verildi. Kotasız bir iş yok. Protokol üyeleri Ulus meydanındaki tören için yakınlarına kadar toplu taşıma ile geldiler. Yarın yine makam araçları veya özel otomobilleri kullanılacaktır.
HERKES BİLİYOR
Yürümenin, hareketliliğin önemini ve yürümenin sağlık için önemli olduğunu herkes biliyor. Bunun için Avrupalının söylemesine veya bizim onların törenlerine paralel törenler düzenlememize ihtiyaç yoktur. Her Eskişehirlinin evinde mutlaka bir bisiklet vardır. Geçenlerde Eskişehir’den bir doktor grubu obezite konferansına katılmak için, Küba’ya gitti. Sadece işler Avrupa ile sınırlı değildir.
NEYE BAĞLIDIR?
AB'nin mevcut refahının büyük oranda çevre ülkelerinin refahı pahasına oluştuğunu görmeliyiz. AB gibi büyük ekonomik birlik, çevresindeki küçük ekonomiler ile teker teker serbest ticaret anlaşmaları yaptığında anlaşma dengesiz oluyor ve fakir ülkeden AB'ye refah transferine yol açıyor. Fakir ülkede de küçük ve zengin bir azınlık yaratılıyor. Türkiye ahlaki olarak bu durumu desteklememelidir.
TAVİZ YOK
AB'nin egemen bir yapı olmadığını hatırlayalım. Hem üye ülkeler egemenliklerinden fedakârlık etmişlerdir, hem de çağımızın kapitalist düzeni ve 2. dünya savaşı sonrası kurulan güvenlik mekanizmaları AB ülkelerini ve toplu olarak birliği ABD'nin bir kolonisi haline getirmiştir. Türkiye ne egemenliğinden ne de güvenliğinden taviz verebilecek bir ülkedir.
İSTENMİYOR
AB ülke ve halkları Türkiye'yi tam üye olarak almak istememektedirler ve almayacaklardır. Yani Türkiye’nin önünde AB'ye üyelik gibi bir seçenek zaten yoktur. AB'nin doğuya doğru zaman içinde genişlemesi, Balkanlardaki ülkeleri yutarak Türkiye sınırlarına gelmesi Türkiye'nin aleyhine bir gelişme olmuştur. AB olmasa idi Türkiye onlarca ülke ile ikili ve dengeli ticaret anlaşmaları ve dolaşım anlaşmaları yapabilirdi. Türkiye’de yaşayan Türkler, Edirne'den öteye adım atamaz hale geldi. AB yapısı, Türklerin uluslararası dolaşımını, doğal ziyaret coğrafyaları olan Balkan ülkelerine dahi kısıtlar hale gelmiştir. Balkanlarda Türkiye'nin doğal ve tarihi iş ortağı olan ülkeler Brüksel'den yönetilmeye başlandılar. Türkiye'nin ekonomik, sosyal ve politik çıkarlarına aykırı bir durum oluştu. Bu şartlarda, Avrupa Hareketlilik Günü gibi etkinliklerin karşılığı yoktur. Eskişehirliler yakında Büyükşehir Belediyesine Schengen vizesi için gelebilirler.