Aşık Mahzuni Şerif türküsünde…“Milletin sırtından doyan doyana, Gönül bu oyunu nasıl dayana? Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana, Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?” diyor.
Ulusal ölçekli ve candaş mı, yandaş mı pek kestiremediğim bir televizyon kanalının haber sitesinde, aralarında Eskişehir’inde bulunduğu bazı illere “müjdeli haber” duyurusu yapılıyor. Haberde, “İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Eskişehir, Konya'yı ilgilendiren müthiş haber Adana'dan geldi... Türkiye'de ve dünyada son dönemde fiyatı en çok artan ürünlerin başında soğan geliyor. Özellikle büyük kentlerimiz İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Eskişehir ve Konya'da soğan fiyatları aldı başını gitti. Bu illerimizi ilgilendiren müthiş haber Adana'dan geldi... Adana'da turfanda soğan hasadı başladı, fiyatı düşmeye başlayacak. Ekim bu yıl iki kat yapıldı” ifadelerine yer veriliyor.
Aman ne sevindik ne sevindik… Tıpkı merhum Nasrettin Hoca’nın alacaksının sevinmesi gibi… Diyor ya “diken hikayesinde” merhum hoca, “peşin parayı görünce nasıl da gülersin!” Bizim ki de tıpkı öyle işte… Nasıl sevinmeyelim ki? Adana’da soğan hasadı başlayınca Eskişehir’de soğan fiyatları düşecekmiş!..
Kaça düşecek acaba onu da bir söyleselerdi iyi olurdu ya. Yahu! “dünyada zaten bir gıda krizi” nden söz ediyorlar ya. Hatta gıda krizinin aşılması için “tahıl koridoruna aracılık, öncülük ettik” açıklamaları da yapıldı ya!
Soğandan söz edince hafızam beni nerelere götürdü bir bilseniz… Güzel ülkemde özellikle tarım içerikli ürünlerde bile baş gösterdi. Domates, patlıcan biber fiyatları almış başını gidiyor. Saydıklarımızın fiyatları adeta el yakıyor 30 TL’nin altında bir fiyata bu ürünlere ulaşmak nerede ise hayal oldu. Yine birkaç yıl önce “soğan, patates” üreticilerine yönelik operasyonları ve ithamları hatırlayın, fiyatları düşürmek adına depolara yapılan baskınları düşünün… Sonra bazı semtlerde kurulan sebze “tanzim satış” tezgahlarını… Bugün değişen ne var? Soğan da fiyatlar 25 TL’ye dayanmış, “yiğit muhtaç olmuş kuru soğana” sözünü gerçek hayatın parçası haline getirmişse vay halimize…
Bütün bu yaşananlara karşın “sorunlara çözüm üretme sanatı” diye tanımlanan siyasetin gündemi ne? Bizim mahallede “kimler kimlerle beraber”, karşı mahallede “kimler kimlerle kol kola?” bütün bu lüzumsuz tartışmalar vatandaşın sorunlarına çözüm oluyor mu? Vatandaş öylesine sıkıntılı ki sorunlarına çözüm istiyor ve bekliyor…
Yukarıda yaşadıklarımızın tem sebebi maliyet enflasyonu… Çiftçi ucuz gübre, elektrik ve mazot, hayacılıkla uğraşan vatandaşımız da ucuz yem, saman arpa bekliyor. Vatandaşın birinci gündemi üzülerek belirtmeliyim ki “geçim.” Elbette “vatan, bayrak, devlet ve beka meselesi” çok önemli. Ancak hiç kimse unutmasın ki “insanı yaşat ki devlet yaşasın” gerçeğini söylenilen hiçbir hamasi söz değiştiremez.
Açıkça sokaktaki insan “kim, kimlerle beraber yol yürüyor” bununla ilgilenecek konumda değil. Zira o sorunlarını kimin çözeceğini merak ediyor…