Geçtiğimiz günlerde arkadaşlarımız Harb-İş Sendikası Eskişehir Şube Başkanı Hasan Atak ile bir söyleşi haber gerçekleştirdiler. Haberi de gazetemizden, Hava İkmal İşçisi 36 Bin lira alıyor başlığı ile duyurduk! Doğrusunu isterseniz Harb-İş Şube Başkanı Atak inandırıcı olması bakımından 36 bin liralık bordroların görüntülerini de arkadaşlarımıza gösterdi.. Doğrusu Eskişehir kamuoyunda maddi açıdan belki de en sorunsuz kamu çalışanları arasında bir sıralama yapılsa geçmişten bu yana Hava İkmal çalışanları bırakın ilk üçü ilk sırada gösterilir. Yine kamuoyundaki algılardan birisi TÜLOMSAŞ(TÜRESAŞ) çalışanlarının da ilk ikide yer aldığı yönündedir. Eğer birisi Hava İkmal de veya TÜLOMSAŞ ta çalışıyorsa ekonomik durumu kesinlikle tartışılmaz bile... Şeker Fabrikası çalışanlarının da böyle bir ayrıcalığı vardı. Onların üye oldukları kooperatiflere insanlar biraz daha güvenle bakar, esnaf oralarda çalışanlara kredisini biraz daha fazla açardı. Oralarda çalışanların çocukları okullarında daha rahat okur, daha havalı olur, daha ferah mekanlarda gezip eğlenebilirlerdi..

Şimdi son dönemde görüyoruz ki artık Hava İkmal de işçi olmak aynı şekilde TÜLOMSAŞ ta çalışmak da cazibesini yitirmiş durumda. Oralarda çalışanlarda eski havalarında değil. Bu arada şunu da yanlış bilmiyorsam eğer bazı Hava İkmal çalışanları aslında üniversitelerin mühendislik bölümlerinden de mezun konumundadır. Adı üstünde Hava İkmal.. Ülkenin en önemli kurumlarından birisidir. İçinde bulunduğumuz coğrafya da hava kuvvetlerinin hayat damarlarından birisidir Hava İkmal Bakım Merkezi..Orada çalışmanın bir ayrıcalık olmasında bu etkiyi göz ardı edemeyiz.

Ancak son yıllarda yaşanan ekonomik krizlerden oralarda çalışanlarında çok ciddi şekilde etkilendikleri artık ayan beyan ortaya çıkmış durumda. Takip edebildiğim kadarı ile hava İkmal çalışanları da eski adıyla demiryolcularda, hatta bugünkü Şeker çalışanları da sıkıntılı bir süreçten geçiyorlar. Bu arada TÜLOMSAŞ ve Şeker Fabrikalarının da stratejik önem ve değerleri bir hayli yüksek…

Bu sıkıntılara çözüm olsun diye son dönemde kamu çalışanlarını yakından ilgilendiren hükümet ile sendikalar arasında toplu iş sözleşmeleri görüşmeleri devam ediyor. Ancak bu konuda somut bir adım atılmış değil. Sıkıntı da burada başlıyor. Sendikaların talepleri ile kamunun teklifi arasında cidden uçurum var. İş böyle olunca çözümsüzlüğe doğru gidiyor. Bu görüşmeler öyle bir noktaya geldi ki, bugüne kadar oturdukları koltuklardan kımıldamadan tereyağından kıl çeker gibi toplu sözleşmeleri halledenlerin de aşağıdan yükselen seslere kulaklarını tıkamaları mümkün değil ki konfederasyonlar nezdinde bir hareketlilik var.

İşte bu noktada görüşmelerin çalışanlar adına temsilcisi konumundaki Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, “ Haftaya üç tane daha eylem takviminiz var. Onu uygulayacağız. Akabinde de Temmuz'un 15'ine kadar grev kararı almak durumundayız” diye konuşmuş. Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, kamu işçilerinin ücret zamlarına ilişkin toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşmaya varılamaması halinde 15 Temmuz’da grev kararı alacaklarını ifade ederek, “Biz eylem yapalım, miting yapalım, grev yapalım. Yani öyle bir sevdamız yok. Ama gideceğimiz başka kapı yok. İşte bugün buradayız. Haftaya üç tane daha eylem takviminiz var. Onu uygulayacağınız. Akabinde de Temmuz'un 15'ine kadar grev kararı almak durumundayız” ifadelerini kullanmış.

Atalay son noktada beylik de bir laf kullanmış; “Sıkıntımızı, derdimizi kamuoyuyla paylaştık. Masa susarsa alan konuşur!” çalışanlar için çok inandırıcı olmasa da Atalay şöyle bir gürlemiş…