Ayıp mı desek, yazık mı desek, günah mı desek bilemedim… Tarihi seçime gidilirken son düzlükte konuşulanlara bakınca bir seçmen olarak yeminle söylüyorum midem bulanıyor. “Bu kadarına pes” desek ne yazar…
Bu kadar belden aşağı, bu kadar kirli, bu kadar ağır bir dilin kullanıldığı seçim kampanyası görmedim hayatım boyunca… Hani Türkiye’yi kanalığa sürükleyen darbe dönemlerinin ardından düzenlenen seçim kampanyalarında böyle sözler ne işittik, ne de konuşuldu…
Kürsülerden adeta lağım akıyor… Gazete köşelerinden yağ kir pas ne varsa fışkırmış, sosyal medyada ağza alınmayacak ifadeler ile karşılıklı suçlamalar yapılıyor. Kaset imaları, bulanık suda balık avlama hesapları…
Ne oluyor yahu? Bu koltuklar bu kadar mı kıymetli, bu kadar mı vazgeçilmez… Sonuçta yapılacak şey bir seçim. Herkes sepetindekini millete anlatacak, millet de kimin bu ülkeyi daha iyi yöneteceğine inanırsa ona destek olacak hepsi bu…
Neden insanların affedersiniz özeline, pardon yatak odasına kadar müdahale edilme ihtiyacı duyulur anlamak mümkün değil. Belki de bizim bilmediğimiz bir şey vardır ne dersiniz?
Yahu siz eğer siyaset yapıyorsanız yapacaklarınızı veya yatıklarınızı anlatırsınız olur biter. Elbette ahlaklı yönetici, evrensel hukukun gereklerini yerine getiren yönetici tercihimizdir… Merak ettiğim şey kuru gürültü yapanın mazisi bel altı vurduğu rakibinin mazisinden daha mı temizdir?
Yapmayın, etmeyin beyler. Basit ayak oyunları, karalama kampanyaları hiç kimseye bir şey kazandırmaz… İnsanların günahları üzerinden siyaset yapılmaz… Zaten herkesin kimin ne olduğunu bilebilecek kadar zekası yerindedir. Vatandaşı aptal yerine koyarak, rakibinin üzerine lağım akıtarak yapılan siyasetten hayır gelmez… Bu ülkenin insanlarına yapılmış en ağır hakarettir. Buna alet olanların da aslında yatacak yeri yoktur.
Sonuçta bir seçim yapılacak, sandıktan bir sonuç çıkacak hepsi bu… Millet İradesi dediğimiz şey tecelli ettiğinde kimsenin diyecek bir sözü olamaz… Hiçbir kimse, hiçbir iktidar vazgeçilmez değildir. Vazgeçilmezlik zaten insana mahsus bir şey de değildir. Hiçbir koltuk kimseye baki değildir…
Hani, Demirel, Ecevit, Erbakan, Türkeş, Mesut Yılmaz, Erdal İnönü, Tansu Çiller, Necdet Calp, Aydın Güven Gürkan, Hüsamettin Cindoruk, Deniz Baykal ve ismini burada sayamadığım pek çok siyasetçi neredeler?
İşin bir başka yanı da bugün düşmanlaştırılan kesimlerin yarın nasıl barıştırılacağını bilmiyorsanız büyük vebal altındasınız demektir. Bu toplumu bu kadar germenin, bu kadar kasmanın sorumluluğu kimindir? Sonuçta 85 milyon insan 780 bin kilometre kare vatan parçası altında ay yıldızlı al bayrağın gölgesinde Türkiye Cumhuriyetinin güvencesinde bir arada yaşama iradesini ortaya koymuş ise paylaşamadığınız nedir Allah aşkına?
Yoğurdunuz ekşi olmayabilir, ama dilinize dikkat edin dilinize… Herkes komşunun tenceresinin dibinden önce kendi tenceresinin dibine baksa iyi olur…