Zaman su gibi akıp gidiyor. 2025 yılının bir ayını daha geride bıraktık. Daha dün 2025 yılında olabilecekler üzerinde kafa yoruyor, vatandaşın boğuştuğu sorunların çözüm yollarını tartışıyorduk. Sanki bütün sorunlar çözümlenmiş gibi Mart ayı ile birlikte başka bir boyuta geçtik. Ramazan-ı Şerif ayı ile buluştuk. Yardımlaşmanın, dayanışmanın ve paylaşmanın hazzını yaşamak için tam anlamıyla büyük bir fırsat önümüzde. Asgari ücret artışında dağ fare doğururken, asgari ücretin altında nerede ise yarısına razı olmak zorunda kalan emeklinin de imdadına Ramazan ayı yetişti. Çünkü Ramazan demek, “bolluk, bereket ve dayanışma” demek…
Ramazan ayının ilk günü şöyle bir gözlem yaptım.. Ortalık bir hayli sakindi. Bazı lokantalar tadilata girmiş, bazı çay ocakları kepenklerini hiç açmamış olduğu için insanlar ilk gününde verdiği sakinlikle dolaşıyorlardı. Doğrusunu isterseniz Ramazan ayı ile ilgili Eskişehir’de böyle bir sakinlik bekliyor muydum? Beklemiyordum.
Bir dostumuzla karşılaştık sokak ortasında… Biraz ayaküstü sohbet etme fırsatımız oldu. Yıllarca şef garsonluk yapmış bir arkadaşımız. Söyledikleri bir hayli ilginç. Diyor ki dostumuz; “Ağabey hiç bu sene ki kadar zor bir dönem görmedim. Ben eskiden hiç işsiz kaldığımı bilmezdim. Evet hizmet sektörü ve gündelikçi bir anlayışla çalışırdık ama bu kadar ezildiğimizi de hatırlamıyorum. Şimdi bazı geçmişte birlikte çalıştığımız işyeri sahipleri duruma göre hafta birkaç kez çağırabiliyorlar. Bu Ramazan’da pek çok işyeri iftar menüsü hazırlamadı. Pek çoğu da iftar saatlerinde kapalı olacak gibi görünüyor!”
Haksız değildi.. Görüntüye bakınca manzara söylediğinden farksızdı. Neyse akşam saatlerinde pide ve ekmek kuyruklarına baktım. Kimse yanlış anlamasın pide kuyruğunda olan kadar olmasa bile askıda pide ve ekmek bekleyenlerin sayısı da gözle fark edilecek kadar vardı…
Geçmişte böyle şeyler olurdu belki ama o kadar az olurdu ki, fark etmek bile imkansız olurdu insanları. Sağ elin verdiğini sol el görmez, bilmez ve duymazdı. Şimdi her şey herkese açık bir manzara oluşturuyor.
Yahu nasıl olsun başka türlü… İnsanlar22 Bin 104 liralık asgari ücretle, 14 bin 469 liralık emekli maaşıyla nasıl geçinsin? Bunları yazınca da birileri üzerine alınıyor ve diyor ki, “Biz zaten sizin yazdıklarınızı biliyoruz. Farklı şeyler yazın!” Ben de diyorum ki, “Madem siz bazı şeyleri biliyorsunuz o zaman bildiğiniz eksikleri gidermek için niye bir şey yapmıyorsunuz?”
Ama öyle değil. İnsanlar en küçük eleştiriden hoşlanmıyor, en küçük eleştiriden rahatsız oluyor. Şimdi dertleri, sorunları konuşmadan nasıl çözüm bulacağız? Bu sorunun cevabı var mı? Memleketin hali iyi değil. Ülkenin bir numaralı sorunu olan açlık sınırı ve yoksulluğun mutlak surette çözümlenmesi gerekiyor. Özetle diyorum ki Ramazan geldi hoş geldi de garibanın sıkıntıları da arttı, yoksullukta arttı. Pazarda, çarşı da, markette bütün olan biteni gözlemlemek mümkün. Şu kadar söyleyeyim şu meşhur üç harfli marketlerin ticaret konsepti bile değişti. Artık oralarda da aradığınızı bulamıyorsunuz… Klasik kampanyalar yerlerini rutin alışverişlere bırakmış durumda.
Yani Ramazan geldi gelmesine de derinleşmiş sorunlarımız karşısında yapacak çok fazla bir şey de yok. Tam anlamıyla bu yıl buruk bir Ramazan sevinci yaşıyoruz…