Son günlerde yer bilimi Uzmanı Prof. Dr. Naci Görür’ün Eskişehir ile ilgili olarak tehlikeye dikkat çeken açıklamalarının ardından İnşaat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Orkun Kılıç 2Eylül Haber’in sorularını cevaplandırdı. Doğrusunu isterseniz son derece çarpıcı açıklamalar bugüne kadar hep uyarıdan öteye gitmeyen açıklamaların ötesinde birilerini harekete geçirir mi bilinmez. Ama son derece önemli tespitler içeren Kılıç’ın açıklamalarını herkesin dikkatine sunmak bizim görevimiz. Gerek 2Eylül Gazetesi’nde gerekse 2Eylül Haber’in sayfalarında erişebileceğiniz bu açıklamaların ana fikri çok net, “Sabahtan akşama kadar 81 ili uyaralım, ne değişecek, artık eylem veya harekete geçme zamanı değil mi?”
Türkiye’de herkes uyarıyor. Ama iş harekete geçmeye gelince değişiyor. Kimse tabiri yerindeyse harekete geçmiyor. Herkeste laf çok ama iş icraata gelince o kadar kolay değil.
Seçim öncesi Eskişehir’de gerçekten çok ciddi anlamda iki kalem sorun tartışıldı. Bunlardan birisi trafik bir diğeri de kentsel dönüşüm ve riskli binalar meselesi. Bu tartışmalar iyi mi oldu derseniz, gerçekten çok iyi oldu. Şehrin gerçek gündemini tartıştık. Şehrin gerçek sorunları gündeme geldi. Özellikle belirli bölgelerde “Kentsel Dönüşüm” tartışmaları kulağımıza hoş geldi. Ancak İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Orkun Kılıç’ın yaptığı çarpıcı değerlendirme son derece önemliydi. Sayın Kılıç, muhtemel bir deprem durumunda bugün Gündoğdu, Huzur, Esentepe, Sütlüce gibi bölgelerde yapılacak netsel dönüşümden ziyade asıl bitişik nizam ve çok katlı binaların olduğu Kızılcıklı, Yunus Emre, Atatürk Caddesi, Şair Fuzuli ve benzeri alanlarda oluşabilecek yıkımın çok büyük bir felakete yol açabileceğine dikkat çekiyor. Asıl dönüşümün buralardan başlaması gerektiğini söylüyor.
Başkan Kılıç çok önemli bir şey söylüyor. Diyor ki, “Bugün şehir merkezi olarak adlandırdığımız bu ovanın tabanında yer alan şehir merkezimiz alüvyon zemin üzerine kurulu. Bu alüvyon zemin de deprem dalgalarının şiddetini daha da arttıran, binanın daha büyük bir deprem hissetmesine yol açan bir özelliğe sahip. Eski yapılarımız bulunuyor. 99 öncesi yapılarla 99 sonrası yapılar arasında deprem dayanıklılığı açısından çok ciddi fark var. Eski binalar da bu çok göz önüne alınmadan projelendirildiği için yüksek katlı altında dükkân olan 99 öncesi yapılmış bir de bunlar zayıf zeminde oturuyorlarsa en riskli binalar olarak karşımıza çıkıyor. Eskişehir’de de maalesef şehir merkezinde bu özelliklerin hepsi üst üste çakışıyor. Alüvyon bir zemin var, yüksek katlı binalar var, altında dükkân var ve 99 öncesi yapılmış. Buralar nereler Kızılcıklı, İsmet İnönü, Sivrihisar, Yunus Emre, Atatürk Caddesi gibi caddeler. Bizim aslında şehrimizin hem ana arterlerini oluşturan hem de şehrin merkezinde yer alan caddeler. Bu caddelerde yer alan binalarda maalesef bir deprem olması durumunda ciddi yıkımlar olabileceğini ön görüyoruz. Öte yandan bu caddelerde sadece 1-2 binanın bile yıkılıp caddeleri kapatması demek bizim olağanüstü hal dediğimiz durumda şehir içinde bir yerden bir yere ulaşmamızın mümkün olmayacağını bilmeliyiz. Dolayısıyla buralarda vakit kaybetmeden çok ciddi önlemler almamız gerekiyor. Bunun da tek bir yolu var zaten. Kentsel dönüşümle buraları yenilemek.”
Ve noktayı şöyle koyuyor; “Naci Görür diyor ki aralarında Eskişehir’in de olduğu 17 kenti uyarıyor. Bu artık Türkiye’de anlamsız. Biz 99’dan beri bu konuları konuşuyoruz ve artık halk da bunu anladı. Bu konular anlamsız konular. Biz hep şunu konuşuyoruz, fay nereden geçiyor. Fayın nereden geçtiği bizi neden ilgilendiriyor? Herkesin işini düzgün yapması lazım. Yeni binalarımızı o kadar güzel yapacağız ki depremde yeni binalarımızın yıkılmaması lazım artık!” Anladık mı efendim… Ya da anlatabildik mi?