Eskişehir olmak, Eskişehirli olmak… Eskişehir’in özelliklerini burada sayarak kafanızı şişirmek, zihninizi bulandırmak istemem. Eskişehir’in yeri hem ülke gündeminde, hem de yerel gündemde her zaman ayrıcalıklıdır. Eskişehir kadar bir başka şehrin hikayesi var mıdır bilmem. Ancak Eskişehir’in her dönemde yeni bir hikayesi vardır ve var olmaya devam edecektir.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika Birleşik Devletleri ziyareti öncesinden başlayarak bugüne kadar hem dünya hem de ülke gündeminin nerede ise bir numaralı maddesi Eskişehir oldu. 1990 yıllarda yine özellikle BOR üzerinden tartışılan ve Türkiye’nin bütün borç yükünü ödeyebilecek zenginlikteki kaynaklara sahip Eskişehir’deki BOR yataklarının özelleştirilmesi gündeme gelmiş, o tarihlerde Ecevit hükümetinin aynı zamanda ETİBANK yatırımlarından sorumlu Devlet Bakanı olan Şükrü Sina Gürel’in girişimleri ile engellenmişti. Sonraki yıllarda BOR’ un sanayi ve teknoloji için ne kadar değerli maden olduğu özellikle gelişmiş ülkelerin buna ne kadar muhtaç oldukları gerçeği uzun süre tartışma konusu olmuştu.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın son ABD gezisinde ise yine Eskişehir’in Beylikova ilçesinde dünyanın ve insanlığın geleceğini derinden etkileyecek Nadir Elementlerin bulunduğu ABD’nin de bu konuda madenleri işletmeye istekli olduğu tartışmalarına tanıklık ediyoruz. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın bu konuyla ilgili olarak iddiaları reddettiğini ve bu nadir elementlerin kendi imkanlarımızla değerlendirileceğini açıklamasına rağmen bu tartışmalar yerel siyasetin gündemindeki sıcaklığını koruyor.
CHP’nin hem yerel yönetimlerinin hem de Genel Başkan Yardımcılığı düzeyindeki açıklamalarına AK Parti’nin kurmaylarının da peş peşe cevap vermesi Eskişehir siyasetinde “Dar alanda paslaşmalar” olarak mı kalacak yoksa önümüzdeki süreçte tansiyonu daha da mı yükseltecek bunu önümüzdeki süreçte göreceğiz.
Aslında TORYUM başta olmak üzere bu işin tartışma boyutu bundan 30 yıl öncesine kadar uzanıyor. O dönemde Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Muammer Kaya’nın bu konuyu gündeme taşıdığını hatırlıyorum…
Bir şeyin farkına varmalıyız. Eskişehir gerçekten çok değerli. Eskişehir aydın insanların öngörüsü yüksek entelektüel birikimlere sahip akademik aktörlerinin sesine kulak vermeli… Bu işleri “sen şöyle söyledin, ben böyle değerlendirdim” mantığından çıkarmalıyız. Eskişehir için ortak aklın gerektirdiği adımların atılması konusunda hep birlikte çalışabilmeliyiz. İşin başka boyutuyla değerlendirmesini yaptığımızda Eskişehir siyasetinde bugün var olan ana aktörlerin bu kapasiteye sahip olduğunu da gözden kaçırmamalıyız. Bir önceki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Fatih Dönmez’in açıklamalarını bu çerçevede çok değerli buluyorum. İşin mutfağından gelen birisi olarak yaptığı açıklamaları mantıklı ve değerlendirilebilir bulduğumu ifade etmeliyim. Bu konudaki yapıcı rolü üstlenmesi Eskişehir’e de ülkemize de önemli katkılar yapacaktır. İşin tam burasında marjinalleşmeden “ne yapılmalıdır, neler yapılabilir?” tartışmalarını makul bir zeminde ve zamanda yapmakta fayda olduğunu düşünürüm. Zira gördüğümüz gibi “Eskişehir dar alanda paslaşmalara kurban edilebilecek” bir şehir değildir. Hele siyasete hiç kurban edilmemelidir.