Biz neyi tartışıyoruz Allah aşkına? Eskişehir’in zenginliklerini mi? Eskişehir’in değerlerini mi? Neyi tartışıyoruz. Aslına bakarsanız herkes bir şey söylüyor ama söylenenlerin nereye gittiğinin farkına bile varmıyor… Eskişehirlilerin arasına bir nifak tohumu atılacak adımlardan kaçınmamız gerekirken ne yazık ki “Bizim mahalle, öteki mahalle” mantığı ile hareket edilmeye devam ediliyor.
Eskişehir’in Türkiye ve Dünya gündeminde daha çok yer alacağı günler yakın.. Zira anlayanlar için belirtmeliyim ki “Dünyanın geleceği belki de Eskişehir’in yer altı ve yer üstü zenginliklerinin boyutu ile yakından ilgili!”
Ortak aklın ve Eskişehir’in değerlerinin ülkenin ve milletin yararına kullanılmasını istemek ne kadar doğal bir şey ise, bunların işletilmesi ve değerlendirilmesi ile ilgili öne çıkarılan engellerin savunulması da o kadar saçma… Yahu Eskişehir bu ülkenin kalbidir dediğimizde buna anlam veremeyenler için söyleyelim: Eskişehir gerçekten bu ülkenin en önemli şehirlerinden birisidir. Eskişehir hiçbir zaman ihmal edilemez gerçekleri ile tam anlamıyla bir Türkiye ortalamasıdır. Buna rağmen herkes kendini haklı çıkarmak için kendi penceresinden olayları yorumlayarak kısır çekişmelere neden oluyor.
İşin aslı ve önemi aslında Kent Konseyi Başkanı Ahmet Kapanoğlu’nun açıklamalarında saklı. Kapanoğlu, Beylikova ve Sivrihisar ilçeleri arasında yer alan nadir toprak elementleri sahasıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Kapanoğlu, yaklaşık 694 milyon tonluk rezerviyle dünya çapında dikkat çeken bu kaynağın, Türkiye’yi küresel ölçekte güçlü bir konuma taşıma potansiyeline sahip olduğunu belirtiyor. Kapanoğlu, nadir toprak elementlerinin mühendislik uygulamalarında geniş kullanım alanı bulduğunu vurgulayarak “Bu elementlerin kullanımıyla gelişen teknolojiler hayatımızın her alanında etkisini göstermektedir. Dünyanın kıymetli elementler etrafında yeniden şekilleneceği artık aşikârdır. Bu cevherlerin bulunduğu alanda atılacak her adımda, çevresel standartlar sağlanarak sürdürülebilir bir üretim modeli kurulmalıdır. Bilim insanlarımız, yerel yönetimlerimiz, üniversitelerimiz ve ilgili kurumlarımızla iş birliği içinde sürece devam edilerek çevresel ayak izi net bir şekilde yönetilmelidir” diyor.
Bizi buluşturacak ortak nokta budur. Kim ne demişi tartışmaya devam edersek biz treni bir kere daha kaçırabiliriz. Ha… bu arada madenlerin ortaya çıkarılmasında ve işletmeye açılmasında emek sahibi olanlarında çok haksız olduğunu düşünmeyelim. Onların da niyetlerini sorgulamadan emeklerini görmezden gelmek büyük haksızlık olur. Toplum olarak en büyük eksikliğimiz diyalog kurmakta zorlanmaktır. Özellikle siyasetin zehirli dilinin sebep olduğu aşırı kutuplaşmanın meydana getirdiği atmosferde konuşamadığımız için de zaman zaman tartışmaların yaşandığına tanıklık ediyoruz.
Mesele madenlerin çıkarılması değil, mesele madenlerin çıkarılarak ülke ekonomisine en yüksek katma değer üretmesinin sağlanmasının yanı sıra çevresel anlamda oluşabilecek zararlarında minimumda tutularak toprağımızın ve her bir santimetre kare değerimizin yenilenebilir mekanlar olmasını sağlamak olduğu aşikardır. Niyet okumaktan vazgeçerek birbirimiz ile konuşabilmeyi başardığımız zaman belki de, siyasetin “dar alanda paslaşmalarının da” önüne geçerek geleceğe daha büyük bir umut ve hayaller ile bakabiliriz. O sebeple ben kimliğine, siyasi duruşuna bakmadan, “Eskişehir kıymetlidir” diyenlerin el kaldırmasından yanayım.