22 ve 23. Dönem AK Parti Eskişehir Milletvekili Hasan Murat Mercan’ın Kamu Görevlileri Etik Kurulu üyeliğine atanmasını öğrendik.
Öncelikle kendisini yeni görevi dolayısıyla tebrik edelim.
Böyle bir göreve seçilmek hem sorumluluk hem de sınav demek nitekim…
Ancak tebrikin hemen ardından, doğal olarak, eleştirilerimizi ve beklentilerimizi de sıralayacağız.
Çünkü etik dediğimiz kavram aslında hayatın tam ortasında duruyor.
Davranışlarımızı, kararlarımızı, ilişkilerimizi şekillendiren bir ilkeler bütünü değil mi?
Etik, kısaca “işlerin nasıl yapılması gerektiğini” belirleyen değerler, ilkeler ve standartlar toplamıdır.
Bu yönüyle de toplumun tüm kesimlerinin güven duyabileceği bir ağırlığa sahip olmalı…
İşte tam da bu nedenle, Mercan’ın yeni görevi, bazı soruları da beraberinde getiriyor.
Murat Mercan uzun yıllar AK Parti’de siyaset yapmış bir isim.
Bu bir başarıdır.
İnkâr edemeyiz.
Fakat etik kurullarında görev almak tarafsız olmayı da gerektirir.
Toplum doğal olarak etik denetimini sağlayan kurulların, partiler üstü bir hassasiyetle çalışmasını bekler.
Bu kurulun üyeleri, en ufak bir gölge altında bile kalmamalıdır.
Bu gölgesizliği başarabilecek mi?
AK Parti özelinde konuşacak olursak, örgüt içinde zaman zaman etik sınırları aşıyor.
Liyakat tartışmaları, kişisel çıkar ve parti içi dengelerin, kamu yararının önüne geçtiği hep tartışılıyor.
Yakın zamandan örnek verelim.
Örneğin Sağlık Sen Şube Başkanı Hasan Hüseyin Köksal’ın AK Parti Odunpazarı İlçe Başkanlığı için adının geçmesi ne kadar etik?
Hem memur hem sendika başkanı…
Öyle ki parti kendi teşkilatına yönelik bu eleştirileri sadece Köksal’la da mevcut değil…
Çoğaltılabilir.
Hal böyleyken, insan kendi kendine sormadan edemiyor:
Etik Kurulu’nda görev alacak bir isim, önce kendi partisindeki etik erozyon ile yüzleşmeli değil mi?
Etik düzenlemelerin ilk adımı, önce “kendi evinden” yani memleketinden ve örgütünden başlamalı değil mi?
Eleştirilerimizi mazur görün.
Bu sorular kötü niyetli değil, aksine yapıcı bir beklentiden doğuyor.
Etik, önce yakın çevrede sınanır.
Etik ilke şudur.
Bir davranışı en yakından en uzağa doğru düzeltmezsen, toplumun geneline yayamazsın.
Bu nedenle Mercan’ın yapması gereken ilk şey, Eskişehir’de ve kendi siyasi çevresinde uzun yıllardır tartışma konusu olan etik sorunlara güçlü bir refleks göstermektir.
Bu nasıl olur?
Parti içi ilişkilerin daha şeffaf hale getirilmesi.
Gençlik ve kadın kolları başta olmak üzere teşkilat yapılarında etik eğitimlerin uygulanması.
Aday belirleme süreçlerinin “toplum yararı” ekseninde yeniden düzenlenmesi.
Yerel yönetimlerle ilişkilerde etik çizginin korunması…
Bunlar sadece birkaçı.
Kısacası etik, önce yakın çevrede hayat bulur, sonra ülkeye yayılır.
Biz şunu görmek istiyoruz.
Kurul siyasetten bağımsız duruyor mu?
Alınan kararlar şeffaf mı?
Uygulamalar tutarlı mı?
Taraf gözetilmeden mi işlem yapılıyor?
Bu sorulara verilecek her olumlu yanıt, Mercan’ın yeni görevindeki başarısını artıracaktır.
Eğer Murat Mercan bu görevi partisel bir unvan değil, toplumsal bir sorumluluk olarak görürse hem Eskişehir’de hem ülke genelinde etik kültürünün güçlenmesine ciddi katkılar sunabilir.
Dileriz bu görev hem Eskişehir’e hem ülkeye gerçek anlamda katkı sağlar.
Kuantum Özge der ki:
“Gün içinde her deneyim mesajdır”