Sayın Gaye Usluer:
Mektubuma nereden başlayacağımı bilemedim.
Sizin ve 15 eski milletvekili arkadaşınızın CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e gönderdiği mektubu, kamuoyuna yansıyan haliyle okuduğumda büyük bir şaşkınlık yaşadım.
Bugün “şeffaflık”, “temiz siyaset” ve “parti içi arınma” kavramlarını öne çıkaranların, geçmişte bu konularda çok daha aktif davranmaları gereken dönemde sessiz kalmaları elbette dikkat çekiyor ve en hafif tabirle tutarsızlık yaratıyor.
Mektubunuzda CHP’nin 102 yıllık “vicdan olma” geleneğini hatırlatıyorsunuz.
Evet, doğru.
Ama vicdanın bir başka özelliği daha vardır.
Yargılamanın devam ettiği bir süreçte, henüz hiçbir şey belli olmamışken, partili yoldaşlar üzerinden kişisel menfaat ve beklenti peşinde koşmamak.
Yapılanların yanında, “yarı yolda bırakmak” kelimesi bile hafif kalır.
Siz değil miydiniz Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştiren ve olağanüstü kurultay için imza toplayan…
O zaman kendinize makam ve mevki bulamayınca Memleket Partisi’ne koşan…
İlki başlatan kişisiniz aslında ama bir farkla.
Sizin ki kişisel beklentiden doğan bir imzaydı belki de.
Siyasi hırs, bazen merdivenleri hızla tırmandırsa da, tepetaklak düşürme riskini de beraberinde getirir. Ya da siyasette düşenlerin yeniden ayağa kalkma çabasıdır, bilemeyiz.
Önemli olan, hırsla ve beklentiyle siyaset soğuk bir hesaplaşmaya dönüştüğünde değil; rüzgârın sert estiği, risk almanın bedelinin yüksek olduğu dönemlerde konuşmaktır.
Bugün belediyelere yapılan operasyonlara karşı çıkmanız, hukuki sürecin siyasallaştırılmasını eleştirmeniz elbette değerlidir.
Ancak bu tavrın gerçekten samimi kabul edilmesi için bir koşul vardır.
Aynı kararlılığı, parti içi süreçler olumlu giderken de göstermek.
Siyaset, yalnızca kriz anlarında değil; dürüstlük, cesaret ve sorumluluk gerektiren her an ölçülür. Vicdan, sadece sözde değil, eylemde de kendini gösterir.
İşte o zaman hem partinin hem de bireylerin güveni sarsılmaz.
Ve unutmayın!
Vicdan attığınız imzadan daha değerlidir.
Kuantum Özge der ki:
“Bir gün olur.”