En mahrem yerlerden birisi nedir diye sorsanız…
Muayenehane yanıtını illa ki alırsınız.
Son zamanlarda sağlık hizmeti veren muayenehanelerde bir uygulama var.
Şikâyet de çok.
Çünkü hem hekimleri hem de hastaları zora sokan ve adeta rencide eden bir uygulama…
Muayenehanelere adeta kebapçı muamelesi yapılıyor!
Evet, yanlış duymadınız!
Kebapçı!

Küçücük bir bekleme odası düşünün.
Oda da kadın doğum muayenesini bekleyen bir kadın var!
Karşısında ise resmi maliyeciler…
En hassas bir noktada maliyecilerin işlem yapması doğru mudur?
Doğruysa ne kadar doğru ya da etik?
Eskişehir küçük yer, herkes herkesi tanıyor.
Daracık muayenehanede iki adamın ellerinde İPAD ile sabahtan akşama kadar oturduğunu düşünün.
Bir ayda üç kere, 1 yılda toplam 12 kere geldiklerini de…
Çok onur kırıcı değil mi?
Bazı muayenehanelere mali denetim ekipleri sık aralıklarla geliyor.
Denetim görevlileri küçük ve özel alanlarda, hastaların hemen yanı başında, ellerinde tabletlerle uzun süreler oturabiliyor.
Bu durum hem hekimleri baskı altında bırakıyor hem de hastaların kendilerini rahat ve güvende hissetmelerine engel oluyor.

Özellikle de kadın doğum, psikiyatri, üroloji gibi mahremiyetin çok daha kritik olduğu branşlarda bu durum ciddi rahatsızlık yaratıyor.
Ve çok şikayet var!
Muayenehane kebapçı değildir.
Bir lokanta, bir market ya da bir kebapçıyla aynı denetim prosedürlerinin, sağlık hizmeti verilen bir muayenehaneye uygulanması çok yanlış.
Kimse şeffaflığa, denetime karşı değil.

Elbette kamu kaynaklarının korunması, vergi sisteminin adil işlemesi gerekir.
Ancak bunun yolu; hekimin, hastanın ve sağlık hizmetinin doğasına uygun, etik sınırları gözeten bir denetim anlayışından geçer.
Denetim yapılacaksa, bunun usulü de ortamı da gözden geçirilmelidir.
İnsan onuru, sadece sağlık hizmeti alanların değil, hizmet verenlerin de temel hakkıdır.

Uygulama tekrar gözden geçirilmelidir.
Farklı çözümler bulunmalıdır.

Kuantum Özge der ki:
“Dönüp baktığında gülümsediğinde bitmiştir.”