TÜİK müjdeyi(!) verdi, enflasyon… Dar ve sabit gelirli kesimleri yakından ilgilendiren Temmuz ayı enflasyon verileri açıklandı. TÜİK'e göre, aylık enflasyon 9.49, yıllık enflasyon ise 47.83 oldu. Böylelikle enflasyonda yıllık bazda sekiz aydır devam eden düşüş serisi Temmuz ayı itibariyle son bulurken aylık enflasyonda 1.5 yılın zirvesine çıktı. TÜİK’in açıklamalarının ardından Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Para politikası duruşunun olumlu etkisiyle 2024 yılı ortasından itibaren yıllık enflasyon düşmeye başlayacak" demiş.

Tam da Nasrettin Hocalık bir hikaye. Hani var ya “yonca fıkrası” onun gibi. 2024’ün ortasından itibaren yıllık enflasyon düşmeye başlayacakmış. Ne diyordu merhum şairimiz Abdurrahim Karakoç “Cümle şelek garibanın sırtında!” Zamlar, yükselen vergiler en çok dar ve sabit gelirli kesimlerin ve özellikle de emeklinin hali perişan ve hala tuzu kuru olduğu için umut tacirliği yapanların aksine herkesin eli garibanın cebinde…

Enflasyonla mücadelenin faturası da garibana. Yüzde 25 refah(!) payı dahil zam yapılan ve açlık sınırının ve özellikle de asgari ücretin altındaki ücretler ile geçim derdine düşmüş emeklilerin daha cebine girmeden enflasyon canavarına aldıkları zammın yüzde 9.5’ini kurban etmesi ne kadar kabul edilebilir… Tasarrufu garibandan isteyen, faturayı garibana kesen bir sistem adaletsiz bir sistem değil midir? Enflasyon adaletsiz vergi sistemi diye de isimlendirilir çoğu kez.

Sevgili dostum, arkadaşım, kardeşim Atanur Çelik, twitterda şöyle bir yazı paylaşmış, “Yazık! Ülkenin dört bir yanı eğlence alanı. Tüm belediyeler yaz eğlenceleri, festivaller peşinde. Ve üstelik de partisi pırtısı fark etmiyor… 11 ili ve milyonlarca insanı vuran depremi ne çabuk unuttuk.”

Evet, biz enflasyon diyoruz da birde işin deprem boyutu var. 11 ili yıkan ve millet olarak hepimizi yüreğimizden vuran depremi sahi ne çabuk unuttuk. Hani tüm TV ekranlarının ortaklaşa düzenlediği bir bağış kampanyası vardı. 100 milyarın üzerinde paranın toplandığı söylenmişti. O yetmedi deprem gerekçesiyle garibanın dört tekerliğine de iki kat MTV eklendi. Peki, kamuda tasarruf var mı diye sorarsanız? Hiç o dallara binen yok… Ülkenin büyük bir ekonomik bunalımdan geçtiği enflasyonun her şeyi yakıp yıktığı bir fırtınanın faturasını gariban ödüyor ama tasarruf çağrısı yapanların hiç birisi bu çağrının yanından geçmiyor. Üstüne üstlük yaşadığımız onca travmaya rağmen yaz eğlenceleri, konserler, festivaller… Sadece bir partiye mensup belediyeler değil, her partiden belediyenin içinde bulunduğu bir seriden söz ediliyor… Yeter mi? Yetmez! Siz hiç lojmanından çıkıp işine tramvay ile otobüsle ya da yaya olarak giden bürokrat gördünüz mü? O masallarda birde bizi kıskanan Avrupa ülkelerinde olabilir mi? Her şeyden tasarruf olur, ama itibardan tasarruf olmaz değil mi?

Deprem oldu, herkes işbirliği yapacak, yardımlaşmada bulunacak. Gerçek öyle mi derseniz hiç alakası yok. Herkes yine kendi kaderi ile baş başa ne tasarrufu? Söz konusu olan garibanın cebi oldu mu hiç fark etmiyor herkesin kepçesi garibanın cebinde… Bu arada kepçe deyince uzun yıllar AK Partili belediye başkanlarını ramazanlarda ve aşure zamanlarında ellerinde kepçeyle gördüğümüzde, “Halka hizmet eline kepçeyi alıp aşure dağıtmak değildir” diye eleştiriyorduk. İş kepçeye kalınca başka bir iş kalmamış demektir. Şu günlerde görüyoruz ki CHP’li bazı ilçe belediye başkanları da ellerinde kepçe aşure dağıtıyorlar. Ne zaman kepçe meselesi olsa Musa Eroğlu’nun “Aşağıdan yukarıdan yolun sonu görünüyor!” türküsü aklıma gelir ne hikmetse!..