Seçimlere sayılı günler kaldı. Partiler ve adaylar son viraja girilirken çalışmalarını hızlandırdılar. Adaylar ve partiler son düzlükte daha görünür olmak için top tüfek, at, araba ne varsa sahaya sürmüş görünüyorlar… Peki, bu görünürlük ne kadar işe yarar bilmem ancak bildiğim bir şey var ki bu defa vatandaş “mavi boncuk” dağıtmaktan biraz daha imtina ediyor… Eskiden “mavi boncuk kimdeyse benim gönlüm ondadır” diyenler, şimdilerde öyle demiyorlar. Eğer aday ve partilerin işi mavi boncukla olmuş olsaydı…
Anlatmaya gerek yok… Geçmişte yaşanan şölenlerin yerini gövde gösterilerinin almış olmasından vatandaş rahatsız. Bu seçimde özellikle sosyal medya ile seçim götürmeye çalışan adaylar ve partiler nasıl sonuç alırlar bilemiyorum. Ancak sosyal medyada birileri birilerinin ayağına basıyor. Kim kimin ayağına basıyor?
İktidar mensupları muhaliflerin, muhaliflerde iktidar mensuplarının ayağına basıyor. Sosyal medya üzerinden sürdürülen kirli bir çatışma ortamı var. Kirli çamaşırlar, kirli iftiralar, kirli manipülasyonlar bir birini izliyor. Emin olun ben şaşırıyorum… Bu kadar kısa sürede bu kadar iddia ancak ön hazırlığı olan çalışmaların ürünü olabilir.
Ben bugüne kadar çok seçim gördüm. Ancak böylesine bel altı vurulan ve çirkin kampanya dönemini hiç görmedim ve yaşamadım. Meydanda görünür olanla merdiven altında olan biten arasında o kadar büyük fark var ki. Aynı parti içindeki adaylar arasında bile çekişme olduğunu biliyorum. Bazı adaylar bugün seçilme ihtimali olmayan bir adayın seçilme ihtimali olan adaya yönelik eleştirileri, gri propaganda usulleriyle yaptığına da şahit oluyoruz, adayların başka partilerde seçilebilecek yerde olan adaylar ile ilgili söylemleri de ilginç…
Kısacası bazıları seçilseler de seçilmelerde eski usulle siyasete devam ediyorlar. Eskiye takılıp kalarak yeni siyaset ürettiklerini sananlar gerçekten yanılıyorlar. Halk arasında deyimi ile “eski berbere yeni traş olmak” mümkün değil. Mantığı, mantalitesi eskide kalmışların bugüne dair ve toplumun sorunları karşısında söyleyebilecek yeni bir şeyler olmadığı görmek beni gerçekten çok üzüyor. Hani ne diyor Mevlana, “Dün dünde kaldı cancağzım bugüne dair yeni bir şeyler söylemek lazım!” Bugüne dair yeni sözü olanlar konuşsun, gerisi sussun…
Hep aynı şikayet, aynı nakarat, “Gençler bizi anlamıyor!” Hadi canım sende! Sen gençleri anlıyor musun ki, gençlerin seni anlamasını bekliyorsun? Sen gençlerin dilini biliyor musun ki, gençler senin gibi konuşsun? Öyle iki dans etmekle, kafeye takılmakla, piste çıkıp vals yapmakla genç olunmaz, gençler anlaşılmaz… Kirli ve ayak oyunları ile dolu ve hep aynı nakaratın tekrarlandığı mecranın yeni yolcularının gençler olduğuna inanmak ancak kendimizi kandırmak olur.