Geçtiğimiz günlerde AK Parti’de Odunpazarı ve Tepebaşı İlçe Başkanları ani bir şekilde görevlerinden istifa etti.
Günlerdir yerlerine herhangi bir atama yapılmadı.
Ardından cuma günü altı isim mülakata çağrıldı:
Musab Tayyip Altınkaynak, Hasan Hüseyin Köksal, Serhat Tunç, Pınar Turhanoğlu Gücüyener, Fatih Gürbüzer ve Mustafa Kavas.
Saat 13.30’da gerçekleşen mülakatın ardından, başarı gösteren ismin ilçe başkanı olarak atanacağı konuşuluyordu.
Akşam saatlerinde gelen bilgilere göre Odunpazarı İlçe Başkanlığı’na Musab Tayyip Altınkaynak’ın, Tepebaşı İlçe Başkanlığı’na ise Serhat Tunç’un getirildiği bildirildi.
Ancak tam bu sırada yeni bir gelişme yaşandı.
Musab Bey’in iş yoğunluğu nedeniyle görevi kabul etmediği öğrenildi.
Bu durum taşları tamamen yerinden oynattı.
Böylece Odunpazarı İlçe Başkanlığı hâlâ boş kaldı.
Şimdi ise kulislerde iki isim ön plana çıkarılmaya çalışılıyor.
Sağlık-Sen Şube Başkanı Hasan Hüseyin Köksal ve Emirdağlılar Vakfı Başkanı Veli Görkem Pala. İlginçtir, iki isim arasında bazı ortak noktalar var.
İkisi de memur, ikisi de kamu görevlisi.
Veli Bey, başhekimlik görevinden ayrıldıktan sonra ESOGÜ’deki görevine geri döndü.
Biri sendika başkanı, diğeri vakıf başkanı…
Fakat sonuç ne olursa olsun aynı temel soru karşımızda duruyor.
Memur statüsündeki kişiler nasıl bu kadar açık şekilde siyaset yapabiliyor?
Memurluktan istifa mı edildi?
Edildiyse ne zaman?
Edilmediyse bir memurun nasıl bir siyasi partinin ilçe başkanlığı için açık açık ismi geçebiliyor?
Ha birde ilçe başkanı seçildi diyelim, sendika başkanlığına da devam edecek mi?
Oradan istifa edilecek mi?
Ülkenin herhangi bir yerinde başka bir memurun, bırakın ilçe başkanlığına aday olmayı, herhangi bir siyasi partiyle adı anılsa dahi hakkında anında soruşturma açılmaz mı?
Sorular çok fazla…
Bu isimlerin kamu görevleri devam ederken siyasi koltuk peşinde koşmaları keyfi uygulamaların somut bir örneği.
Eğer memur statüsündeki kişiler görevlerini sürdürürken açıkça siyasi bir partinin ilçe başkanlığı için aday gösterilebiliyorsa, burada ciddi bir adalet ve şeffaflık sorunu var demektir.
Köksal ve Pala üzerinden yaşanan bu durum, sadece koltuk meselesi değil; aynı zamanda kamu vicdanının da tartışmaya açılması gerektiğini gösteriyor.
Memur memurluğunu yapacak, siyasetçi siyasetini…
Aksi halde kamu görevi ve siyasetin sınırları tamamen belirsizleşir.
***********************************************************************
HALKIN CEBİNDE PARA YOK!
AK Parti Büyükşehir Meclis Üyesi Ahmet Sivri, sosyal medya üzerinden “Temiz belediye ve güçlü Türkiye için yolsuzluğa dur de” mesajını paylaştı.
Devamında ise şöyle dedi:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın vizyoner liderliğiyle Türkiye, yerelden merkeze uzanan güçlü bir kalkınma hamlesi gerçekleştirmiştir. Şehirlerimizin gelişimi ve milletimizin refahı için atılan her adım, ülkemizin geleceğine değer katmaktadır. Yerel imkânların doğru yönetilmesi ve şehirlerin ihtiyaçlarına uygun projelerin hayata geçirilmesi, hizmet anlayışımızın temelini oluşturmuştur. Daha yaşanabilir şehirler, daha güçlü bir Türkiye demektir."
Güzel sözler…
Ama göz ardı edilen bir gerçek var:
Yaşanabilir şehir ve güçlü Türkiye için önce yoksulluğu bitirmek gerekir.
Yoksulluk bitmeden yolsuzlukla mücadele tek başına gerçekleşemez.
Halkın cebinde para yoksa şehir ne kadar modern olursa olsun refahın tadı çıkmaz.
Tabelalarda “güçlü Türkiye” yazabilir ama sokakta karşılığını bulamaz.
Çünkü halkın cebinde para yok!
Uyarayım dedim.
***********************************************************************
KIBRIS’A ODUNPAZARI İLÇE ÖRGÜTÜ GİTMEDİ
Dün kaleme aldığım “Kıbrıs’ta vur patlasın, çal oynasın” isimli köşe yazımın ardından CHP Odunpazarı İlçe Başkanı Rahmi Çınar aradı.
Kıbrıs’a ilçe örgütünün gitmediğini, ilçe yöneticisi Safiye Gürdoğan’ın Muhtarlar Derneği bile birlikte gittiğini ifade eden Çınar, gezinin ilçe örgütüyle bir ilgisinin olmadığını aktardı.
Yazımızı dikkate alarak bilgilendirme yaptığı için teşekkür ederiz.
******************************************************************************
Kuantum Özge der ki:
“Evren bazen çok sevindirerek dener.”