Sırrı Süreyya Önder…
Barışın sesi oldu.
Kimi zaman nüktesiyle gerginliği “barışa” çevirdi, kimi zaman tek bir söylemiyle…
Güldürürken bir an da “barışı” getiriverdi.
Barış aslında öyle sanıldığı gibi zor gelmiyor.
Bazen bir bakmışsın ince bir nükte güldürüyor, güldürürken de barış geliveriyor.
Meclis ortamında çoğu zaman bunu başardı.
Ani gidişler daha çok sarsar.
O da üzüntüyü katladı.
Belki yorgundu ama güçlü duruşundan hiç anlamadık.
Kahkahası hep kapadı geride bıraktığı derdini.
Kalbi yorgun düştü muhakkak…
Sonunda pes etti.
Sonsuzluğa uğurladık Önder’i…
Uğurlarken utanç duyduk ama kirli kalpler adına…
Barışın elçisine, barışa yakışır bir uğurlama olmalıydı.
Nebileyim, gökyüzünde beyaz güvercinler kanatlanmalıydı mesela…
Olmadı!
O an olması gerektiği gibi kalmadı.
Gözyaşları sessizce dökülürken yanaklardan, bir barış elçisini uğurlamaya gelmiş insanlar arasında bir öfke patladı.
Barıştan öfkesini almak ister gibi…
Hınçla gelerek o barış ortamını dağıtmak ister gibi…
Barışla bir derdi var gibi…
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yönelik fiziki bir saldırı gerçekleşti ama asıl saldırı Önder’e yapıldı.
Barışa inanan birinin cenazesinde saldırı olur mu hiç?
Oldu kardeşim!
Barışçıl bir insanı uğurlarken yumruk atılır mı hiç?
Atıldı kardeşim…
Ağıtların yakıldığı bir ortamda yangına körükle gidilir mi hiç?
Gidildi kardeşim…
Burada sadece Özgür Özel’e saygısızlık yapılmadı aynı zamanda Sırrı Süreyya Önder’in mirasına da saldırıldı.
O mirasın ruhuna en çok ihtiyaç duyduğumuz anlardan birinde, en çok ona ihanet edildi.
O gün…
Önder uğurlanırken, Özel’e saldırıldı ama…
Sanki yumruk “barışa” atıldı.
********************************
Kuantum Özge der ki:
“Barış bazen bir gülümsemede saklıdır.”