Geçtiğimiz günlerde mecliste yine klişe bir tartışmaya tanıklık ettik.
AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Sivri Eskişehir’in “en pahalı suyu kullanan şehir” olduğunu iddia etti.
Oysa ülkede yaşanan hayat pahalılığından bihaber değilsek ki olmamak mümkün değil asıl sorunun sadece suyun fiyatı olmadığı çok açık.
Elektrik ucuz mu?
Doğalgaz ucuz mu?
Ekmek ucuz mu?
Peki, bugün gerçekten ne ucuz?
Bu çıkışın ardından Kalabak Suyu üzerinden yeni bir tartışma başlatıldı.
Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, Kalabak’ın Eskişehir’in markası olduğunu vurgulayarak, “Türkiye’nin en ucuz damacana suyu bizde. Bu net ve doğru bir bilgidir” dedi.
Haklıdır.
Kalabak suyu bu kentin bir değeridir.
Eskişehir’e özgüdür ve yıllardır kentin hafızasında yer edinmiştir.
Ancak Meclis’te yaşanan bu anlamsız su tartışması asıl meselenin nasıl da ısrarla görmezden gelindiğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Fiyat konuşuluyor ama kaynak konuşulmuyor.
Ucuzluk-pahalılık tartışılıyor ama yarın konuşulmuyor.
Oysa Eskişehir başta Sakaryabaşı olmak üzere ciddi bir kuraklık tehdidiyle karşı karşıyadır.
Asıl soru şudur!
Su krizi kapıdayken hangi önlemler alınacak?
Merkezi yönetim ve yerel yönetimler bu konuda nasıl ortak adım atacak?
Gelecek nesiller için suyu nasıl koruyacağız?
Bugün yapılması gereken, polemik üretmek değil, çözüm üretmektir.
Tasarruf politikaları, alternatif su kaynakları, tarımsal sulamada verimlilik ve yer altı sularının korunması artık ertelenemez başlıklardır.
Çünkü bir gün musluktan su akmazsa ne pahalı suyun, ne ucuz suyun, ne de yapılan bu kısır tartışmaların hiçbir anlamı kalmayacaktır.
***************************
Kuantum Özge der ki:
“Evren seni test etmez, sen hazır olana kadar bekler.”