Bir ay içinde ülkemizde et fiyatlarına üç kez zam geldi. Her gelişte et fiyatları kiloda 50 lira fark etti. Sonra, sıkı denetim ile et fiyatlarının kilo da 50 lira düştüğü açıklandı. Ama piyasa da düşüş görülmedi. Bu durumdan en çok lokantalar etkilendi. Fiyatlar, halkın ailecek lokanta gidip yemek yemelerinin önüne geçti. Ayda bir kez et giren ailelerde, başka giderlerden keserek, ayda bir kez at alabilmeye çalıştılar.
Perşembe günleri bizim Odunpazarı’nda Perşembe pazarı kuruluyor. Evden yeşillik al demişlerdi. Son anda hatırlayarak, 500 lira para çektim. Pazarda dakikasında 500 lira gitti. Yarım kilo ve gram devri birkaç yıldır devam ediyor. Bu yılda özellikle meyvenin yanına yaklaşılamayacak. Emeklinin hali zaten herkes tarafından biliniyor. Ayda 10 bin lira ile geçinmeye çalışıyor. Bu durumda kim miting yaparsa, emekli katılır. Temmuz da durum düzelmezse, ilk seçimde emekli durumunu sandığa yansıtır.

SICAK PARA ÇÖZÜM DEĞİL
Geçtiğimiz günlerde gittiğimiz bir yerde garson, kredi kartların tümünün Merkez Bankasına devredilmesini istedi. O zaman ekonominin düzeleceğine inanıyor. Yani, halk devletin küçülmesini istemiyor. Müdahaleci olmasını istiyor. Yanlışta değil bizi Atatürk’ün devletçi anlayışı kurtarır. Ekonomi yönetimi kestirmeden Neoliberal ekonomik anlayışından vazgeçse, karma ekonomi ciddi bir biçimde hayata geçse, sıkıntılar azalacak. Gümrük birliği gibi anlaşmalarında iptal edilmesi gerekiyor. 1980 askeri darbesinden hemen sonra, Turgut Özal dönemi ile birlikte sermaye serbestleşti. Halka ceplerde artık yabancı para olacağı söylendi. Sıcak para ile ülke tanıştırıldı. Sonra çikita muz ithalatı ile her şey serbest oldu. Bugüne geldik. Dış ve iç borcumuzun hesabını zor yapıyoruz.

DEVLET AYAKKABI MI ÜRETİR?
Devlet ayakkabı mı üretir. Devlet hayvancılık mı yapar denildi. Geldiğimiz durum ortadadır. Atatürk ve arkadaşları Sümerbank’ı boşuna kurmamışlar. Durum anlaşıldı ama özelleştirmeler ile 1980 den bu yana milletin değerleri gitti.
Ciddi ekonomistler diyor ki,” “Sıcak para uyuşturucuya benzer. Aldıkça rahatlarsınız, uyuşursunuz. Almadığınızda dengeniz bozulur”. 1980 serbest piyasa dönemi başladığından bu yana aldıkça aldık. Ekonomide büyüme göreceli oldu. Gerçek anlamda olmadı. Dışa bağımlı büyüme de ekonomik krizlere neden oluyor. Türk lirası hep değer kaybetti. Komşumuz Bulgaristan’ın 1 Levası, 18 Türk lirasına karşılık geliyor. Biz ise enflasyonu ve paramızın değerini artırmak için son günlerde sürekli faiz arttırıyoruz.
Bunu önlemek için faiz artırdık. Sıcak para geliyor, sorunlar çözüldü gibi oluyor. Sonra sil baştan tekrar başa dönülüyor. Sıcak paranın ekonominin uyuşturucusu olduğunu hepimiz öğrendik.

BİZE KARŞI KULLANILIYOR
Batıda bize sıcak para sağlayan uluslararası finans kuruluşları, sıcak parayı bize güç olarak da kullanıyorlar. Batılı sıcak para ile bizi esir almaya çalışıyor. Bir süre sıcak paraları ile piyasa dolaşan batılı finans kuruluşları daha sonra daha fazla para ile ülkelerine dönüyor.

RİSK ARTIYOR
Şirketler dövizle borçlanmaya başladı. Daha önce de bu senaryo uygulanmıştı. Hüsran ile bitmişti. Bu kez özel sektörün birçok fabrikası da bir anda yabancıların olabilir. Bu ülkede kimse yabancı sermaye düşmanlığı yapmıyor. Ancak, soyulmakta istemiyor. Yabancı sermaye fabrika kurmaya gelmelidir. Şu unutulmamalıdır. Türkiye’ye pazarlarını açın diyenler, Yeşil Avrupa Mutabakatı veya Dijital tek pazarda anlaşıyorlar. Türkiye her alanda uyanık olmak zorundadır.