Şunun şurasında yerel seçimlere sayılı günler kaldı. 25 gün sonra sandık başına gideceğiz. Adayların söylemlerine bakarsanız 1 Nisan sabahı sanki çok farklı bir Eskişehir’e uyanacağız. Çeşmelerimizden yine o gün aynı su akacak, yine aynı trafik çilesini çekeceğiz, yine mesai için sabah evden çıkıp işimize gideceğiz ve hayatımızı devam ettirmek ve rızkımızı kazanmak için çalışacağız.
Yine pek çoğumuz aynı elbiseleri giyeceğiz. Pazara gidince yine patatesi 25 TL’den, kuru soğanı 15 TL’den peynirin, zeytinin kilogramını 250 TL’den, bir kilogram kıyma için yine 400 TL ödeyeceğiz, emeklinin aldığı 10 Bin TL yine aynı kalacak, ekmek fiyatı 8 TL’den simit 9 TL’den satılmaya devam edecek. Ödediğimiz elektrik, doğalgaz fiyatlarında bir değişiklik olmayacak. Gariplerin gözü yine askıda ekmekte, dar ve sabit gelirli kesimlerin mensupları pazardaki çıkma ürünleri sorgulamaya devam edecekler. Kısacası hayatımızda değişen bir şey olmayacak.
Hayatımızda değişen tek şey yeni seçilen belediye başkanları olacak. Yeniden seçilenler de değişmeyecek. Yeni seçilenler mazbatalarını alacak, seçim kazananlar sevinecek, kaybedenler üzülecek… Yani bizim hayatımızda değişen bir şey olmayacak. Bu kadar basit bir gerçeği dile getirdim diye seçimle ilgilenenler bize gönül bırakabilirler, kırılabilirler hatta küsebilirler. Sitemde bulunanlarda olur…
Öyle yüksekten konuşunca insanları bir an için değişik hülyaların içine sevk etmeyi başardıkları için beklentilerin ötesinde bir hakikatle yüzleşince insanların ister istemez modları düşecek, hayal kırıklıkları yaşayacaklar.
Şimdi her bir adayın vaatler listesine bakıyorum. Satır satır okuyorum, konuşulanları dinliyorum ve acaba “Biz nerede yaşıyorduk, nerede yaşayacağız?” sorusunu üst üste kendimize sormadan edemiyoruz. Yerel yönetimler elbette uzun soluklu bir süreci gerektiriyor hizmet için. Bütün bunları anlatırken vaatlerin altına “Sakın hayal kırıklığı yaşamayın bu hedefler önümüzdeki 5 yılda yapacaklarımız” diye bir not düşülmeli. Hem de dikkat çekici bir puntolar ile yapılmalı bu…
Ve yapılamayacakların, yapmayacaklarının da bir listesi yapılmalı. Her ay ısrarla hesap verilebilir bir mantığında geliştirilmesi gerekiyor. Şeffaf yönetim dediğimiz şey de tam da budur.
Hatırlıyorum eski seçimlerde özellikle 1990’lı yıllarda adaylar ve siyasi partiler seçmenle yani vatandaşla sözleşme imzalıyorlardı. Altına imza attıkları sözleşmeleri vatandaşa dağıtıyorlardı. Ama o sözleşme denilen şeyler unutulup gidiyordu. Vaatler zincirlerini birbirine ekleseniz, aya 8 kulvarlı gidiş geliş otoban yapılır. Bu vaatlerin binde biri gerçekleşmiş olsaydı ülkenin tüm genel ve yerel sorunları çözdüğümüz gibi muasır medeniyetinde birkaç gömlek üstüne çıkardık ve bugün biz başka gelişmiş ülkelere değil, başka gelişmiş ülkeler bizi örnek alırdı. Başkaları bize imrenir ve bizi kendilerine rol model alırlardı.
Vaatler listesi bu ülkede hep kağıt üstünde kaldığı için, vaat edilenleri sorgulayıp “Geçen dönem sizin sade ve yalın şekilde vaat ettikleriniz şunları ama bunların pek çoğu gerçekleşmedi” diyecek bir irade ortaya koymadığımız için bugün ne yazık ki dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz.
Eskiler diyorlar ki, “Bizim oğlan bina okur, döner döner yine okur!” Her seçim döneminin klasik havası…