“Kemal Sunal’ dan Recep İvedik’ e evirilmeye çalışan ben” bu defada “türkülerden arabeske terfi etmek için” gün sayıyorum. Hani “değişim” diyorlar ya. O değişimin ne olduğunu anlamayanlara somut kendi yaşamımdan(!) örnekler vermeye çalışıyorum. Hatta emekli vatandaşlarımıza arabesk şarkılar öneriyorum. Zira tam zamanı… İbrahim Tatlıses’in bir şarkı sözünde şöyle diyor; “Açtım sana ellerimi. Yalvarırım dertli, dertli. Bu cananın sahibisin. Sığınacak gücüm sensin. Derman bana senden gelsin. Bekliyorum dertli, dertli. Yaşadığım nerden belli. Gecem dertli, günüm dertli. Dertlerimle yalnız kaldım. Bir çıkar yol bulamadım.” Ve yine Mahsun Kırmızıgül’ün bir başka şarkı sözünde de, “Yokluklara göğüs gerdim. Hep sabrettim kader dedim. Acılarla çilelerle; Bu günüme böyle geldim. Yokluklara göğüs gerdim. Hep sabrettim kader dedim. Acılarla çilelerle; Bu günüme böyle geldim. Yıkılmadım ayaktayım.”
Yukarıdaki sözler bu aralar kimi anlatıyor dersiniz? Siz anladınız onu… Arife tarif gerekmez. Kim kendini bu şarkı sözlerinin içinde hissediyorsa onlara ithaf ediyorum. Bu arada “arabesk şarkılar hasta eder” uyarısını yapmak da isterim. Tıpkı sigaraların paketlerinin üzerindeki uyarılar gibi bir uyarı olsun bizimkisi de… Biliyoruz, görüyoruz, okuyoruz ama uyarılara rağmen sigara fiyatları zamlandıkça daha çok içiyoruz ya… Sahi sigara deyince aklıma geldi. Bu sigaraların tamamı nerede ise yabancı tütünlerden üretiliyor değil mi? Tütün ithalatına izin verildiği günlerde bugün Millet Partisi ismini alan Islahatçı Demokrasi Partisi’nin “öleceksen Türk tütünü ile öl” diye düzenlediği kampanyayı kaç kişi hatırlar?
Neyse… Ekonomideki kafa karıştıran tablo gerçekten insanları fazlasıyla geriyor. Çarşı-Pazar özellikle KDV ve ÖTV oranlarının yükseltilmesinden sonra biraz daha hareketlendi. Önce memurlar, ardından emekliler TÜİK tarafından açıklanan yılın ilk 6 aylık enflasyon oranları ve maaşlara yapılan zamlar ile birlikte tam bir hayal kırıklığı yaşadılar. Özellikle emekliler için öngörülen “refah payı” denilen rakamı görünce şok geçirdiler. En azından asgari ücrete yapılan yüzde 30’un üzerindeki zammın beklentisi içerisinde olan emekliler hüsrana uğradılar. En düşük emekli aylığının asgari ücretin 2 Bin TL altında kalırken insanların yüzünde acılı bir tebessümün belirdiğini görebiliyorsunuz. Bu arada TÜİK’in açıkladığı rakamlar üzerindeki tartışmaları anlatmaya gerek yok. Sepet belli fiyatlar belli değil, ortada sonuç var ama problemin kendisi yok. Salt rakamı kim ve neye göre belirliyorlar bu sorunun cevabının da sağlıklı bir şekilde verilmesi gerekir. Devletin en önemli kurumlarından birisi olan TÜİK rakamlarının tartışmalı hale gelmesinin sebebi nedir? Daha bir ay önce seçim atmosferinde çizilen tozpembe tablolara sahi ne oldu?
Paramızın değerinin her geçen gün pula döndüğü ortamda maaşlara yapılan zamlarında aslında bir hükmü yok. “Kaşığın ucuyla verip sapıyla göz çıkardıktan sonra” kimseyi memnun etmek mümkün değildir. Bir avuç mutlu azınlığın her defasında çizdikleri sanal “mutluluk resmi” insanlar gerçekler ile yüzleşince kaybolup gidiyor. Hani “ şöyle 6 ay uyuyup uyansak” diyordu ya bir maliye bakanımız. Bu sözlerin üzerinden “Kaç kez 6 ay uyuduk uyandık?” değişen bir şey olmadı. Tıpkı masalların bitiminde“onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine” der gibi milletvekili olup bakanlık koltuğunu devrederken, “ohhh beee” dediğini duyduk.
Sonuç olarak arabesk şarkı sözlerinde ne deniyordu? “Hep sabrettim kader dedim. Acılarla çilelerle; Bu günüme böyle geldim. Yıkılmadım ayaktayım.” Ve son nokta her şeye rağmen, “bu da gelir bu da geçer ağlama” şarkısını bilmem kaçıncı kez terennüm ediyoruz.