İlk önce olay Amerikan başkanlık seçimi ile yaşandı. Seçimden sonra başkan yardımcısı zenci kadın, elinde LBGT bayrağı ile üstü açık araba ile sokaklarda dolaştı. Beyaz saraya LBGT bayrağı asıldı. Amerika’nın simgesi yapıldı. Geçtiğimiz günlerde, Fransa’da Paris’te Fransız bayrağı göstericiler tarafından indirilerek, yerine LBGT bayrağı asıldı. Dünyada bir çağı başlatan Fransız devrimiydi. Simgesi de Fransız bayrağıydı. Dünyaya ne oluyordu? Yine bir ortaçağ mı başlıyordu?

Önceki günde Eskişehir’de valiliğin yasaklama kararına karşın, bir belediyenin desteği ile LBGT eylemi yapılmaya çalışıldı. Polis eyleme geçit vermedi. Yerinde bir müdahale de bulundu. Benimde bu yazı, bu konuda yazdığım üçüncü yazı oluyor.

Hangi çağdayız?

Geçen yüzyıldan bize miras kalan Emperyalizm çağındayız. Atatürk önderliğinde geçen yüzyılın başlarında emperyalizmi yendiğimizi unutmayalım. Acıları devam ediyor. 1980’lerin başından bu yana da, emperyalizmin ana hedefi, bir yüzyıl önce çökertemediği milli devletimizi çökertmek istiyor. Ekonomisiyle, gümrükleriyle, güvenliğiyle, her şeyiyle çökertmek hedeflerinde bulunuyor. Bu işleri yaparken, işlerini kolaylaştırmak için kimliğini, ruhunu, ahlâkını, kültürünü de ortadan kaldırmak istiyor. En önemli hedefi devleti parçalamak ve özerklikleri ortaya çıkarmaktır.

Kültürümüz parçalanacak. Postmodernizm dayatılacak. 'Z kuşağı' söylemleri ile benlikler, zihinler yok edilecek. Bu işler adım adım yapılacak. Son tahlilde ise toplum parçalanacak. Kadın erkeğe, erkek kadına düşman edilecek, aileler

Batıdan teşvikli

'Çok cinsiyetli' ya da 'cinsiyetsiz' olmak, ABD'den, İngiltere ve Almanya'ya kadar bütün Batı'da devlet eliyle teşvik ediliyor. Hem de ana okullarından başlanarak. Küçücük çocuklar, ebeveynlerinin kararıyla 2-3 yaşından itibaren biyolojik cinsiyetine, yani asıl cinsiyetine karşı yetiştirilebiliyor.

Batının önemli markalarının hepsinin logoların da gökkuşağına buluyor. Sahada eşcinsel sembollerini taşımak istemeyen sporcular, aforoz ediliyor. Emperyalist Batı'nın fonları, Türkiye dahil hedef ülkelerde LGBT örgütlerine yağdırılıyor. Bakın verilmiyor, yağdırılıyor.

Eskişehir’e kadar geldiler

Emperyalist sistem, ekonomik-siyasi ömrünün sonuna geldi. Dünyanın doğusundan, batısına her yerde askeri olarak kaybettiler. Ekonomileri önce durdu, sonra geriledi. Asya'nın başını çektiği Afrika ve Latin Amerika'nın eşlik ettiği Yeni Dünya, emperyalizmin sırtını yere yapıştırmak üzeredir. Az kaldı.Tam bu koşullarda, yeni bir silah devreye sokuldu. LGBT ve sonuna çok sayıda harf ve sembolle birlikte eklenebilen 70 küsür 'cinsiyet'. İşte, Eskişehir’e kadar geldiler. Önce toplumdan ayrı, bağımsız bir 'birey' propogandası yapıldı. Özgürlük, neoliberal dönemin bu tanrısının eseri olacaktı. Şimdi, bu 'tanrı-birey' de parçalanıyor. Neoliberalizmin tanrıları artık eşcinsellik ile bize dayatılıyor..

Cinsiyetine yabancılaştıran süreç

İnsanı parçalayan, insanı kendi cinsiyetine yabancılaştıran süreç; devleti parçalayan süreçle paralel ilerliyor. Tek bir programları var. Devletsizleşmek, milletsizleşmek, vatansızlaşmak, cinsiyetsizleşmektir. Kendi cinsiyetinden başlayarak, hem doğaya hem topluma yabancılaşan bir insan grubu emperyalizmin bugünkü temel hedefi budur.

Bu kadarda olmaz

Eşcinsellik, ABD ‘nin dünyanın tek efendisi olmak amacıyla yürüttüğü küreselleşme programı kapsamında insanlığa dayatıldığı, tüm dünyada görülüyor. Doğal olmayan cinsel kimlikler ile toplumu çürütmek, aile bağlarını ve toplumsal dayanışmayı dağıtmak için piyasaya sürüldü. Böylece eşcinsellik, küreselleşme programının bir aracı olarak tarih sahnesine itildi.1990'da başlayan küreselleşme süreci ise dünya ölçeğinde karşıdevrim sürecidir. Küreselleşme sürecinde ortaya çıkan sisteme "Yeni Ortaçağ" deniyor. Rahmetli Server Tanilli bu durumu ayrıntılı anlatırdı.

Yeni Ortaçağ, eski baskı ve zorbalık sisteminin kurumlarını ve ilişkilerini hortlattı. Çürüme dönemlerinde ortaya çıkan ilişkileri de özgürlük listesine aldı. Cemaatlere ve tarikatlara özgürlük ile eşcinselliğe, ana-baba ile çocukları arasında ensest yeniden buluşturdu. Küreselleşme, özgürlükler bağlamında Atina'nın ve Roma'nın kölelik mirasına yaslanıyordu. Ortaçağ ilişkilerine ve cinsiyete yabancılaşmaya özgürlük, küreselleşme denen emperyalist çürüme döneminin özgürlüğüdür. Özgürlük, insanın her şeyi yapma özgürlüğü değildir. Özgürlükler ile ters özgürlükleri birbirine karıştırırsak, çürüyen emperyalizmin kölesi oluruz.