Son yıllarda hemen her son baharda ilaca ulaşım hastalar bakımından gerçekten çok zor. Bu konuyla ilgili olarak gazetemizde bir haber yapmıştık. İlaca ulaşım sadece hastaların değil eczacılarında büyük sorunu. “Hadi canım sende?” diyenler olduğunu duyuyor gibiyim. Bu arada eczacıları “stokçuluk “ ile suçlayanların dahi olduğunu görüyor ve duyuyorum. Geçtiğimiz günlerde doktorun yazdığı ilacın muadilini verdiği gerekçesi ile bir hasta yakınının eczacılara saldırdığı yönündeki haberleri de görmeye başladık.
Soru şu, “Eczacı var olan ilacın parasını aldığı halde ve ekmek kapısı bu olduğu sürece var olan ilacı hastaya neye vermesin ki?” Sorun sağlık bakanlığı ve SGK yetkililerinin ilacın temininde uyguladığı sabit avro kurundan kaynaklanıyor. Bunu herkes biliyor. Türkiye’de ilaç öyle çok üretilen bir şey değil, üretilse bile ilaç hammaddeleri genel olarak yurtdışından ithal ediliyor. Yani her halükarda Eczacılar “dolarla, avro ile para kazanmasa da” ilacı eczanesine koyabilmek için döviz üzerinden yapılan hesaplar ile ödeme yapıyor. Sıkıntının temelinde sabit kur uygulaması olmasına rağmen bunu birilerinin ısrarla görmek istememesi kabul edilebilir bir şey değil. Bugün baskılanmış bile olsa 50 TL sınırına dayanmış 1 avronun ilaç ödemelerinde bu ücretin yarısı kadar bir değer olarak sabitlenmiş olması hangi akla ve mantığa uyuyor. Vatandaşın ilaca ulaşımında en az kusurlu kesim belki de eczacılar olmasına rağmen bugün bütün yükü onların sırtına yıkmak çok da akla uygun bir yöntem olmasa gerek. Şimdi İlaç ithalatçıları, üreticileri bugünlerde ilaç fiyatlarında uygulanan kurun güncellenmesini bekliyor ve istiyor. Uygulanan OVP çerçevesinde ne sağlık bakanlığı ne de ilaç ödemelerini gerçekleştiren SGK kur güncellemesi gerçeğini görmezden gelmeye devam ediyorlar, en azıdan iddialar böyle. Kendisiyle konuştuğum birkaç eczacı arkadaş, “Bugün kur güncellense bile ilaçtaki krizin aşılması o kadar kolay değil. Kısa bir süre rahatlamanın ardından yine aynı sorunları yaşayacağız” değerlendirmesinde bulundular.
Hani sağlıkta yaşanan değişim ve dönüşüm programının en çok övünülen iki ayrıntısından birisi “ilaca ulaşım rahatlığı” bir diğeri de, “hastane kuyruklarının bitirilmesi” olmasına rağmen bugün geldiğimiz noktada sistemin tıkandığını gözlemliyoruz. Zira ilaca ulaşımda hastalar büyük sorun yaşıyor, diğer yandan randevu sisteminde yaşanan zorluklar… Vatandaş bu konularda bakanlık başta olmak üzere ilgili kurumlardan acil çözüm bekliyor. Peki bu sorunların çözümü konusunda umudunuz ne diyecek olursanız size sadece “OVP yani Orta Vadeli Program” diyebilirim.
Ancak bu arada ilginç gelişmelerde olmaya devam ediyor. Bakanlık sağlık kuruluşlarında çalışan eczacılar ile ilgili bir kılık kıyafet düzenlemesi(!) yapmış. Bakanlığın talebi doğrultusunda hastanelerde ve sağlık kuruluşlarında görev yapan eczacılar bugüne kadar giydikleri “Beyaz önlüklerin!” yerine bundan böyle “Haki gömlek” giyeceklermiş. Ne ala değil mi? Bu gelişme üzerinde Eskişehir 9. Bölge Eczacı Odası Başkanı Mustafa Çelik alelacele beyaz önlüğünü giyip bir basın toplantısı düzenledi. Sayın Çelik tepkisinde haklı olmasına rağmen bu tepki kamuoyunda yeteri kadar etki uyandırmadı. Çünkü çözülmesi gereken başka ve acil sorunlar karşısında bu “Beyaz önlük” uygulaması çok da dikkate alınmadı diyebilirim. Bu arada “Beyaz Önlük” aslında hijyeni, saflığı ve temizliği temsil etmesi ve güven ve saygınlık oluşturması bakımından önemli bir semboldür. Eczacılar bu konuda hiçte haksız değil.
Şimdi gelelim zurnanın o bilinen yerine… Bu ilaç krizi ne zaman çözülür? Çözmek için eczacıların istekli olduğunu biliyorum aynı ölçüde bakanlık ve SGK tarafı da istekli mi bilemiyorum. Galiba “Aradığımız ilaca bir süre daha ulaşamayacağız!