Eskişehirspor ile ilgili bugüne kadar defalarca yazdım. Eskişehirspor’un önemini ve misyonunu bir kere daha anlatarak sizlerin kafasını şişirmek istemem. Bu şehirde yaşıyorsak, bu şehrin ekmeğini yiyip, suyunu içiyorsak ve geleceğimizi bu şehrin sokaklarına göre şekillendiriyorsak Eskişehirspor’a kayıtsız kalmak imkansızdır.
Eskişehirspor’un hangi ligde, hangi turnuvada yer alırsa alsın herkesin ondan tek bir beklentisi vardır: KAZANMAK… Eskişehirliyi mutlu edecek, hatta Eskişehir’i sevenleri mutlu edecek tek ve kaçınılmaz sonuç: KAZANMAK’ tır. Dolayısıyla insanlar maçına gitsin, gitmesin göz ucuyla veya kulak arkasıyla Eskişehirspor’u takip etmekten asla vazgeçmezler.
Geçtiğimiz yıl taraftar rekorlarını da parça parça ederek Bölgesel Amatör Ligde şampiyon olan Eskişehirspor’dan bu yıl da bu şehrin insanları şampiyonluk bekliyor. Geçtiğimiz yıl görev alan yönetime duyulan güven son genel kurul toplantısında tekrarlandı. Dolayısıyla bu gerçekler ışığında bir teknik kadro seçimi ve kadro yapılanmasına gidildi. Yakından bilmesem de oldukça iyi bir korda oluşturuldu. Yine Eskişehir çocuğu olan Serdar Göçerler’ e de takım emanet edildi. Serdar hocanın helvası ligin başından bu yana pek olmuş gibi görünmedi. Zira deplasmanda alınan iki mağlubiyet bir anda Eskişehirspor’u zirve mücadelesinin gerisine itiverdi. Muhteşem taraftar desteği ve oluşturulan güçlü kadroya rağmen dışarıda alınan 2 yenilgi ve evimizdeki bir maçta aldığımız beraberlik bizi puan cetvelinde ortalara doğru itiverdi. Eskişehirlinin Eskişehirspor taraftarının beklentisi 3. Ligde bir sıra takımı olmak değil, şampiyonluk mücadelesi veren bir kadronun arkasında durmaktı.
Şimdi bir kere şunun altını çizmeliyim. Ben şahsen Serdar Göçerler’in oluşturduğu kadrodan ve çalışma prensiplerinden oldukça umutlu birisiydim. Muhakkak ki Serdar hoca da bu şehrin bir evladı olarak iyi niyetle çalıştı. Ancak gerek şehrin baskısı, gerekse formanın büyüklüğüne olan borcu sebebiyle bazı teknik hatalar yaptı. Ona bu saatten sonra teşekkür etmek gelecek kariyerinde başarılar dilemek hepimizin görevi.
Bu arada yönetimi ve özellikle de başkanı tebrik etmek gerekir. Zira Başkan Ulaş Entok olaya zamanında müdahale etti. Bu müdahale dün erken, yarın çok geç olabilirdi. Dün erken olabilirdi, zira bu takımın takip ettiğim kadarı ile çıkış için deplasmanda oynayacağı iyi futbol ve bir galibiyete ihtiyacı vardı. Eğer bu başarılabilseydi Eskişehirspor için yeni bir yürüyüş başlayabilirdi.
Yarın geç olabilirdi. Zira bir haftalık kayıp daha hem camiayı küstürür, hem de muhtemel yeniden toparlanma sürecini geciktirebilirdi. Ve tren kaçabilirdi. Tam zamanında olması gereken yerde müdahale edildi. Bu saatten sonra yine şampiyonluklar yaşamış ve yaşatmış ligimizi iyi bilen başarılı hocalardan biri olan Hakan Şapçı ile yeni bir yola çıkıldı. Sayın Şapçı ile nasıl bir yol yürünecek bunu hep birlikte göreceğiz. Teknik Direktör Şapçı küçük dokunuşlar ile takımın bu hafta kazanmasını sağladıktan sonra gelecek haftalara yönelik sağlıklı adımlar atacaktır diye düşünüyorum.
Bu arada Başkan Ulaş Entok’un Hakan Şapçı için düzenlenen imza töreninde yaptığı değerlendirmeyi iki farklı gözle okumak gerektiğini düşünüyorum. Entok, “Bundan sonrası Hakan hocada” derken biz teknik heyetin işine karışmıyoruz diyerek ona duyduğu güveni deklare ederken kamuoyuna da “Bundan sonrası için bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Herkes destek olsun” çağrısına da imza atmış oldu. Eskişehirspor ile ilgili son olarak şunu söyleyebilirim, “Bu şansı camia olarak hepimiz iyi değerlendirmeliyiz. Bunun içinde kenetlenmeliyiz!”