CHP’nin 39’uncu olağan kurultayı tamamlandı.
Gözler doğal olarak genel başkanlık seçiminin ardından yapılan Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu seçimlerine çevrildi.
Genel Başkan Özgür Özel’in anahtar listesi belli olur olmaz, “Eskişehir’den PM’ye kim girer?” tartışması iyice alevlendi.

Haftalardır konuşulan bir diğer konu ise önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in damadı Yavuz Tuna’nın PM’ye girmesi için girişimlerde bulunduğu iddiasıydı.

Bu iddiaları köşemde de dile getirmiştim.
Büyükerşen ise verdiği röportajda son derece net konuşmuştu:

“Bizim aileden birisi için böyle bir düşüncem olmadı. Bu konuda söylentileri, partimizdeki malum ve mahut zavallı kişiler çıkarırlar hep.”

Ancak buna rağmen kurultay salonunda Yavuz Tuna ismi son ana kadar gündemde kaldı.
Bilim kontenjanından gireceği konuşuldu, o da gerçekleşmedi.
Sonuç olarak adı geçenler arasında en güçlü isim olmasına rağmen seçilemedi.
Bu sonucun gerçek sebeplerini bilmiyoruz ama ben Genel Başkan Özgür Özel’in önemli bir yanılgıya düştüğünü düşünüyorum.

Büyükerşen’e “onursal” bir statüyle yaklaşılması gerekirdi.
Talebi varsa dikkate alınmalıydı.

Neden mi?

Çünkü Büyükerşen, geçmiş genel kongrelerde Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın durmasına rağmen, belediyeye yönelik operasyonlar sonrası yaşanan hataları gördü ve Özgür Özel’in yanında durdu.
Siyasi rüzgâr ters esip birçok isim farklı yönlere savrulurken, AK Parti’ye geçenler dahi olurken o “yanınızdayım” demeyi sürdürdü.

Tüm bunlara rağmen Büyükerşen’in talebinin görmezden gelinmiş olması anlaşılır değil.

Diğer yandan, Eskişehir’den tek bir PM üyesinin dahi seçilmemesi, şehir adına ciddi bir hayal kırıklığıdır.
Örgütün başı olduğunu vurgulayan Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt burada aynaya bakmalıdır.

Neden Eskişehir’den bir PM üyesi çıkmadı?
Bu yetkinlikte isimler neden yetişmiyor?
Her fırsatta örgüt gücünden söz eden, seçimlerde aday çıkarmakla övünen Kurt neden PM için adım atmadı?
Attıysa neden karşılık bulmadı?
Donanımlı bir isim yoksa bunun sorumlusu yine örgüt değil midir?

Sorular çok, yanlışlar daha da fazla.

Ve bu tablo bize acı bir gerçeği gösteriyor:

Eskişehir örgütü genel merkez katında artık güçlü görülmüyor.

Güçlü sayılmayı geçtim, dikkate bile alınmıyor.

Ve işte bütün bu tabloya bakınca asıl sorumluluğun kimde olduğu çok net!
Eskişehir örgütünün başı olduğunu her fırsatta dile getiren Kazım Kurt, artık bu sonuçların gereğini görmek zorundadır.

Yıllardır “örgüt benim” diyerek kurulan dengeyi yönetemeyen, şehrin Ankara’daki etkisini koruyamayan, PM’ye tek bir isim bile taşıyamayan bir anlayışın başarı hikâyesi yoktur.

Bu sonuç, kimsenin üstünü örtemeyeceği kadar açıktır.
Eskişehir örgütü zayıflamışsa, bu zayıflığın en büyük mimarı Kazım Kurt değil midir?

Artık mazeretlerin, “güçlü örgüt” söylemlerinin, içe dönük hesapların kimseye faydası kalmadı.

Ankara’da sesi duyulmayan bir örgütün Eskişehir’e güç katması mümkün değildir.

Gerçek olan şu!
Eğer Genel Merkez Eskişehir’i ciddiye almıyorsa, örgütün artık eleştirilere kulak verip kendini sorgulaması ve ‘ben her şeyi biliyorum’ anlayışından uzak durması gerektiğidir.

Kuantum Özge der ki:

“Evren, kalbinden geçenleri duyan sessiz bir dosttur”