Çok uzun yıllardır vazgeçtiğimiz bir uygulama var. Sözüm ona enerji tasarrufu sağladığı iddia edilen bu uygulamadan milyonlarca insan rahatsız iken bir türlü vazgeçilemiyor. Yaz saati uygulaması dediğimiz veya uzun yıllar kullanıldığında hem insan fizyolojisinin olumlu etkilendiği hem de enerjide tasarruf sağlandığı bilinen uygulamada geri dönüşü olmayan yola niye girildi açıkçası ben merak ediyorum?

Günümüzde hem ekonomik şartlar hem de toplumsal gereklilik sebebiyle anne babanın çalışmak zorunda olduğu göz önüne alınırsa “Yaz-kış” saati uygulamasının ortadan kaldırılmasının özellikle bakıma muhtaç küçük çocuklarımızın ve okula giden çocuk ve gençlerimiz açısında da ciddi sorunlar oluşturduğu ortada iken “karanlığın üzerinin karanlıkla örtülmesini” gerçekten anlamakta zorlanıyorum. İşe gitmek zorunda olan anne babalar karanlıkta uyandırdıkları çocuklarını alıp ya kreşlerine, ya ana okullarına ya da bakıcılarına bırakmak zorunda kalıyorlar. Küçücük çocuklar sırtlarında okul çantaları ile ya servis araçları ile ya da yürüyerek ya da başka vasıtalar ile güneşin doğmadığı saatlerde okul yolunu tutuyorlar?

Hemen şu kadarını belirtelim ki Eskişehir’de güneş mevcut durumda sabah 08.01’de doğuyor. İkili öğretimde okuyan bir çocuğumuzun okulda olma saati ise güneş doğmadan en az bir saat önce… Yine kamuda çalışanlar veya herhangi bir kurumda çalışan anne- babalar içinde mesainin 08.00 de başladığını düşünecek olursak yaşanan mağduriyetin büyüklüğünü varın siz anlayın. Bir taraftan “nüfus artış hızımız düşüyor” diye sitemde bulunacağız, diğer yandan zaten ekonomik sorunlarla boğuşan anne-babaların çocukları üzerinden katlanmak zorunda oldukları çilelere seyirci kalacağız. Bu anlayışı kabul etmek mümkün değil.

Diyelim ki uygulamanın hiçbir tasarrufla ilgisi yok, en azından insanların hayatlarını kolaylaştırmak adına devam ettirilmesinin ne mahzuru var? Henüz 3-5 yaş aralığında olan ve anne-babası çalıştığı için ya kreşe, ya bakıcıya teslim edilmek zorunda kalan küçücük çocukların gerçekten ne günahı var? Henüz okul yolunu yeni öğrenen 6-7 yaşlarındaki çocukların sabahın köründe değil gecenin karanlığında okul yoluna düşmesinin kime ne kazancı var? Biri bunun bilimsel falan değil mantıklı bir açıklamasını yapsın… Yıllardır birkaç kalıplaşmış lafla geçiştirilen ve asla da geri adım atılmayan bir konunun toplumsal psikolojimizi de bozmaya başladığını hatırlatmakta yarar var.

Bu konuda eleştirileri sıralayanları bir Eskişehir’de belediye meclis üyesi güya cevaplamak adına, “Bizim için sorun yok biz zaten sabah namazına kalkıyoruz” diye konuştuğunu hatırlıyorum. Yahu bu konunun namazla, oruçla, ibadetle ilişkilendirilmesi kadar subjektif değerlendirilmesi kadar bir şey olamaz.

Sorun toplumsal bir sorun. Aslında bir bakıma güvenlik sorunu da, sağlık sorunu da psikolojik bir sorunda. Gecenin karanlığında duraklarda beklemek zorunda olan insanların ve özelliklede kadın ve çocukların psikolojilerini bir düşünün. Aynı konumda kendi eşlerimizi, çocuklarımızı düşünelim. Yani biraz empati yapalım. Özetle diyorum ki “karanlığın üzerine bırakılan şalı kaldırıp” şöyle bir etrafımıza bir bakalım. Eğer aklınız ve vicdanınız bu durumu kabul ediyorsa varın yolunuza devam edin, yoksa bir bu durumu bir kez daha düşünüp değerlendirmeye alın…