Siz enflasyon rakamlarına inanıyor musunuz? Daha doğrusu açıklanan aylık fiyat artışları ortalamasını inandırıcı buluyor musunuz? Öyle kimse içi rahat bir biçimde, “Açıklanan rakamlar benim için inandırıcıdır” diyemiyor. Zira vatandaş için öncelikle temel ihtiyaç maddelerinin fiyat artışları konusunda yaşadıklarını değerlendiriyor. Mevcut çarşı-pazar fiyatları ile tencerede aş değil, taş kaynatmak bile zor hale gelmiştir. İnsanlar tavsiyeler(!) üzerine akşamüzeri bile pazara gitse durum gerçekten pek de öyle iç açıcı değil. Dün bu konu ile ilgili olarak
İYİ Parti Odunpazarı İlçe Başkanı Gürol Yer bir değerlendirme yapmış. Sayın Yer siyasi bir değerlendirmenin ötesinde birazda halkın gerçeklerini dile getirmiş. Yer kamu işyerlerinde çalışanları yakından ilgilendiren toplu iş sözleşmeler ile ilgili değerlendirmelerde bulunmuş. Ne diyor bir bakalım isterseniz?
“Gerçekleşen hayat ikame rakamları, yaşanan gerçekler göz ardı edilerek pembe yapay ve esası olmayan rakamlar dikkate alınarak siyasi irade eliyle belirlenmektedir. Eklenecek ve süslenecek % 1-2 rakamlar ile verildi. Bazı reel olmayan sosyal haklar ve yine cambaza bak taktiği ile iktidar güzellemeleri arasında teşekkürler edilerek konu yuvarlanıp aceleye getirilip sonuca bağlanacaktır. Bunu hiçbir akıl hiçbir vicdan kabul etmeyecektir… Emeğinin karşılığını bekleyen Kamu emekçisi işçi kardeşlerimiz bunu hiç kabul etmeyecektir. Şimdi düşünün kira zammı resmi oranda % 45 Maaşına yapılacak 2025 % 24 zam komik ya da mantıksız değildir de nedir diye buradan sorarız. Maaşı belirleyen ve talimatlandıran vebali olan siyasi iradedir. Buna karşı buna ses yükseltmesi, itiraz etmesi gereken Türk-İş ve Hak-İş işçi sendika konfederasyonları bu anlamda maalesef siyasi iktidarın yan bahçesi, arka bahçesi olmaktan öte gidememişlerdir.”
Ha bir dönem milletvekillerinden birisi ne diyordu? “Bir kaç domates eksik yesek, biraz tabaklarımızı küçültsek bir şey olmaz.” Gerçekten çok doğru(!) söylüyormuş. Domatesi tane ile karpuzu birkaç parça halinde alsak ne olur ki bile diyemiyoruz. Çünkü bir dilim karpuz almak bile dar ve sabit gelirli kesimler için öylesine zor bir hale geldi ki. Sebep ne? Sebep çok basit bir cevabı olan “hayat pahalılığından” başka bir şey değil. Siz domates fiyatlarının hiç 30 TL’nin altına indiğine tanıklık ettiniz mi bu yıl. Salatalık, biber fiyatları hiç öyle kilo ile alınacak bir düzeye indi mi? Siz mesela çilek, yeni dünya, muz alabildiniz mi?
Yahu her şey ortada 22 bin 104 liralık asgari ücret, 14 Bin 469 liralık en düşük emekli maaşıyla değil geçinmek, yaşamı devam ettirmek bile nerede ise imkansız. Aş yerine taş bile kaynatmak zor derken bunu kast ediyorum. Tamam, karamsar bir tablo çizmeyelim de ortada tozpembe bir tablo çizilecek bir resim de yok.
Toplumun geniş kesimleri gerçekten çok zor durumda haberiniz olsun. Bazılarının söylediği gibi kafelerde oturanlar, bir takım AVM’leri dolduranlar bu toplumun acaba yüzde kaçını oluşturuyorlar biliyor musunuz? Bir avuç tuzu kuru ile garibanı, yoksulu karşılaştırmak ne kadar doğru? Rakamlar üzerinden asgari ücreti bu kadar yılda şu kadar kat arttırdık demekle olmuyor. Bugün belirlenen en düşük geçim ücretinin bile nerede ise yarısı kadar maaşlar ile geçim değil yaşam savaşı verenleri de gözlerden kaçırmayalım. Ekonomide ipin ucunu kaçırmayalım derken sosyal hayattaki kantarın topuzunu kaçırmanın da bir mantığı olmasa gerek.