Türk-İş her ay düzenli olarak ülkemizde görülen enflasyon ile ilgili açıklamalar yapılıyor. Dün bir arkadaşım telefon ile arayarak güncel altın ve dolar fiyatları ile ilgili bilgi verdi. Çok kişinin dolar ve altı ile işi olmamasına rağmen işi takip ediyorlar.
Türk-İş açıklamasında şuna dikkat çekti:” Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 10 bin 360 lira oldu. Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 33 bin 752 liraya yükseldi. Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 13 bin 439 lira olarak belirlendi”

Gelir düzeyi yükselmelidir
Yapılan açıklamada gösteriyor. Gıda enflasyonunda yaşanan artışın yurttaşlarımızın geçim şartlarını ve yaşam kalitesini düşürmeye devam ediyor. Öncelikle yapılması gereken dar ve sabit gelirli kesimin gelir düzeyini yükseltmek olmalıdır. Ardından satın alma gücündeki aşınmanın giderilmesi ve refahın adil paylaşılması hayata geçmelidir. Aylardır devam eden yüksek enflasyon fiyat algılamasını da bozmaktadır. Üretimle desteklenmeyen tüketim eğilimi sürdürülebilir olmadığı her geçen gün daha iyi görülüyor.

Faturası olacak
Yine Türk-İş’in verilerine göre: Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin “gıda için” yapması gereken asgari harcama tutarındaki artış bir önceki aya göre yüzde 2,23 oranında gerçekleşti. Bu durumda beş aylık değişim oranı ise yüzde 27,44 olarak denk geliyor.Seçim sürecinde yaşananlar.Çok ciddi seçim ekonomisi uyguladı.Tabi ki bunun bir faturası olacak.

4’e katlandı
Seçim ekonomisi ile birlikte, bütçe dengesi iyice bozuldu. Bu yılın bütçesi hazırlandığında seçim vaatleri yoktu. Gelişmeler net olarak bilinemiyordu. Sonuçta, 4 trilyon 470 milyar lira gider,3 trilyon 810 milyar lira gelir öngörülmüştü. 660 milyar lira açık olabileceği varsayılmıştı. Sonrasında ortaya çıkan, EYT, deprem, artan faiz giderleri açığın dörde katlanmasına neden oldu. Kısa süre sonra zorunluluktan ek bütçe hazırlanacak.

Ayrıca, dövizde yükselişin devam etmesi, ihracatçıları zorluyor. Dışsatımın düşmesi ise ülke ekonomisini zorluyor. Ekonomide tehlike sinyalleri var. Merkez Bankasının rezervlerinin düşmesi de başka bir sorunu gündeme getiriyor. Dünde yazmıştım. Bir devalüasyon beklentisi var.

Zamlara devam
Yaz aylarına girdik. Meyve ve sebzenin düşmesi gerekiyor. Eskiden semt pazarlarında, dilim ve tane ile sebze veya meyve satılmazdı. Karpuz bile bu mevsimde dilim ile satılıyor. Dilimler 10 ile 15 lira arasında alıcı bulmayı bekliyor. Seçtiğimiz orta yollu bir karpuz 100 TL geldi. Sonuçta, gıda enflasyonunun TÜİK’in çok üstünde olduğunu görüyorum. Son 12 aylık rakamın yüzde 90’ın üstünde olduğu biliniyor. Halkın alım gücü de bu durumu kaldırmıyor. Ancak, idare ediyor. Ücretlere zam yapılıyor. Ancak bu zamlar hızla eriyor. Asgari ücret açlık sınırının çok altına indiği görülüyor.

Neoliberal politikalar yok
Faizler piyasalarda yüzde 30 ve 40’lar düzeyinde bulunuyor.Üretim ekonomisi için cazip olmadığı görülüyor.Ekonomistler uyarıyor:“Bu durum acilen düzeltilmeli.Halka güven verilmelidir.Aksi halde iş kontrol dışına çıkabilir.”

Mehmet Şimşek
Türkiye bu hale neoliberal politikalarla geldi. Kamu kuruluşları bu anlayışla satıldı.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın “Yatırım ve istihdam odaklı bir üretim ekonomisi tasarlıyoruz” vurgusu ise neoliberal politikaların izlenmeyeceğine dair bir güvence olarak görüldü. Bunun yerine mevcut Türkiye Ekonomi Modeli'nde bir yenileme gündeme gelecek. Para politikasında ekonomiyi soğutmayacak, bankaların taşıdığı yükü bir miktar hafifletecek ve ihracatçının rekabet gücünü yeniden toparlamasını sağlayacak. Ekonomide devletçilik yönü biraz daha belirgin olacak.