Hikaye bu ya, “Tımarhane penceresinden her gün dikkatle dışarıya bakan bir deli, bir şey görüp fazlasıyla heyecanlanırmış. Fakat bu heyecanın sebebini kimse anlamaz, yine krizi tuttu sanırlarmış. Bir gün delinin odasına yemek getiren hizmetli odada başka birinin olduğunu görünce öyle şaşırmış ki. "Ben Baki oldum... Ben Baki oldum" diye de bağırıyormuş üstelik. Her haliyle deli olduğunu anladığı adam yemek tabldotunu alıp hemen heyecanla yemeğe başlayınca, hizmetli koşup doktorlara haber vermiş...
Tanımadıkları bu adamı apar topar tımarhanenin avlusunun dışına atıp, diğer deliyi aramaya başlamışlar. Avlunun az yakınında bir yerde saçları sarıya boyanmış bir şekilde buldukları deli, "Ben Salim oldum... Ben Salim oldum-" diye bağırıyormuş. Deliyi alıp tımarhanedeki odasına götürmüşler. Fakat ertesi gün odasında tanımadıkları o adamı bulmuşlar yine. Tekrar apar topar avlunun dışına atıp, diğer deliyi aramaya başlamışlar. Yine kaçak deliyi avlunun yakınında gülerek, "Ben Salim oldum... Ben Salim oldum-" derken bulunca, doktor dayanamamış artık...
"Evladım sen neden sürekli tımarhaneden kaçıp buraya geliyorsun?.Hem senin adın Salim değil Baki dir... Sen nasıl Salim olabilirsin?" diye sorunca, deli az önce apar topar dışarıya atılan adamı gösterip gülmüş ... Ve, " Ben odamda her gün üç öğün yemek yerken, o adam açlıktan çöpleri karıştırıyordu. Bir gün tımarhaneden kaçtım. Onunla anlaşıp yer değiştirmemiz için anlaştım. Saçımı onun gibi sarıya boyadım. Onun saçlarını da benim gibi kahverengiye... Böylece onu ben sanacaktınız. Ve karnı doyacaktı. Ben Salim oldum... O ise Baki... -" deyince, doktor şaşırmış ve hayretle sormuş tekrar.
" Bir deli bunu nasıl düşünebilir? "deyince, deli yine cevap vermiş gülümseyerek.
" Aklım olmadığı için deliyim... Kalbim olmadığı için değil doktor bey. Keşke her insanın kalbi olsa da, kimse bu dünyada aç kalmasa... "
Bu hikayeyi #Hayatvefarkındalık etiketiyle Suat Özge paylaşmış.
….
Bizim eski milletvekillerimizden bir dönem siyasetimizin renkli simalarından da olan İbrahim Yaşar Dedelek’in Eskişehir sevgisini ifade etmek için “Alemin velisinden Eskişehir’in delisi iyidir” cümlesini kurduğunu hatırlıyorum. Bizim kuşak gazetecilerin pek çoğunun da bu söze şahitlik ettiğini bilirim.
“Aklımız olmadığı için deliyiz de, kalpsiz değiliz!” Gelişmeler, yaşananlar, törenler, açıklamalar açık söylemek gerekirse benim içime sinmiyor. Takip ediyorum ve görüyorum ancak puzzlenin parçalarını bir türlü yerli yerine oturtamıyorum. Kendi kendimi ikna edemiyorum… Ömrüm boyunca şahit olduklarım ve hafızamda yer etmiş “belgesellerin” etkisinden kurtulamıyorum.
Bugün yaşadıklarımızı değerlendirmek için zaman zaman Şule Aydın’ın “Tımarhanede bu hafta” başlığı ile paylaştığı youtup görüntülerinin sonunda söylediği bir söz var, “Aklınızı kafatasınızda tutabildiğiniz bir hafta diliyorum!”