Partilerin aday listelerinin açıklanmasından sonra ortaya çıkan tabloyu yorumlamaya gerek yok. Her seçim öncesi ortalığın toz duman olduğu malumun ilanından başka bir şey değil. Listeler oluşturulmadan esen meltem rüzgarları listelerin belli olup açıklanmasından sonra öylesine sertleşir ki… Hatta fırtınalar kopar. Bir tarafta mutlu olanlar, diğer tarafta her daim kendilerine haksızlık yapıldığını düşününler… Tam anlamıyla kaos yaşanır… Sonuçta fırtınalar diner, bazı partilerde fırtınalar hasara yol açarken bazılarında ise yerini ılıman bir havaya bırakır…
Eskişehir siyaseti açısından en fırtınalı parti hangisidir derseniz açıktan birkaç tepkinin dışında öyle ne İYİ Parti’de, ne CHP’de ne de AK Parti de öylesine ses yükseltenlere rastlamadık. MHP’de zaten durum stabil… CHP’de listeye karşı oluşabilecek tepkilerin önüne geçmek için Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Hoca önlemini erkenden almıştı. Adaylar açıklanır açıklanmaz yaptığı değerlendirmede adayların hepsine sahip çıkan açıklaması ve “birlik beraberlik” vurgusunda bulunarak bir nebze oluşabilecek olumsuz havanın önüne geçti denilebilir. Zira bu Yılmaz Hoca için alışıla gelmiş bir durum değil.
Öte yandan İYİ Partide ise temayüle uygun bir listenin ortaya çıkmış olması orada da çatlak seslerin önüne geçilmesi bakımından etkili olmuşa benziyor. Hatta öyle ki bazı adaylara yakın isimler arasında “Temayüle uyulacağını bilseydik biraz daha farklı çalışırdık” diyenleri bizzat kulağımla işittim.
AK Parti de ise özellikle ilk 2 sıra için yapılan tercihler ile ilgili şimdilik partide bir sessizlik hakim. Rahatsızlık duyanlar isimler çıkıp bu rahatsızlıklarını açıktan dile getirmeseler de oradaki aşırı sakinlik düşündürücü. Özellikle teşkilattan gelen isimlerin alt sıralara konulmuş olması AK Parti’de sahada rahatsızlık meydana getirmiş görünüyor. Bu konuyla ilgili sokakta konuşulan ise, “Reisin nasılsa belli bir oyu var. AK Parti seçmeni adaylara değil tercihini doğrudan Reisten yana yaptığı için çok büyük sıkıntı çıkmaz. Teşkilat mensupları da bunu biliyor” şeklinde…
MHP’de rahatsızlık olur mu? Olmaz elbette orada durum farklı. Genel Başkan ne derse ona uyulur, içlerinde fırtına kopsa bile…
İşin aslı şudur ki, yarım yamalak demokrasi uygulamaları ile “denizlerin dalgalanması” kaçınılmaz.. Halbuki beğenilmeyen 61 Anayasası ve 1980 öncesi siyasi partiler ve seçim kanunları bile demokrasiyi iki dudak arasına sıkıştırmıyordu. Partilerin en güçlü isimleri bile hakim gözetiminde delegenin kantarına çıkıyor, ön seçime katılıyorlardı. Kontenjan için ayrılan sayılar son derece sınırlı ve teknokrat isimlere ayrılırdı. Böyle olunca hem seçilenler, hem de seçenler arasındaki sıcak temas seçimden seçime değil, seçimden sonrada devam ederdi. Bizim mahallenin çocukları böyle olunca daha değerli ve fikrine daha itibar edilen insanlar olurlardı. O zamanlarda da partilerde listeler kesinleşince gürültü kopar denizler dalgalanır, sonra da durulurdu. Adaylar ile aday adayları kol kola girer seçmenin karşısına çıkarlardı. Parti yöneticiliği de bugünkünden daha kolay olurdu.
Her neyse Eskişehir’de yaşanan veya yaşansa bile fark edilmeyen dalgalanma elbette durulur. Bunun sandığa yansımaları nasıl olur onu ancak 14 Mayıs akşamı anlayıp göreceğiz. O gün ortaya çıkan sonuçlar bazılarının şapkasını önlerine koyup düşünme fırsatı verir mi bilinmez. Zira bu seçim öyle sıradan bir seçim değil. Sonuçları ile Cumhuriyetin ikinci yüz yılına damga vuracak bir seçim olunca işler değişiyor.