Son günlerde Eskişehir’de tartışılan bir konu var.
Eskişehir Konseyi.
Adı konsey ama işlevi konusunda şehirde bir merak hali…
İçinde sanayiciler var, iş insanları var, siyasiler var yani ortaya karışık konseptli anlayacağınız…
Amaç ne mi?
Kentin kronikleşmiş sorunlarını çözmek.
Çözebilir mi?
O da tam bir şehir efsanesi…
Hani “Porsuk’ta timsah görüldü” denir ya…
İşte onun siyasi versiyonu.
Konseyin içinde siyasi isimlerin bulunması zaten başlı başına tartışma sebebi.
Örneğin AK Parti İl Başkanı Gürhan Albayrak hem sanayici kimliğiyle hem siyasi kimliğiyle konseyde.
Yani masada hem iş dünyasının temsilcisi hem de iktidar partisinin yerel temsilcisi.
Bu noktada “Acaba kararları hangi şapka ile değerlendiriyor?” sorusu da kendiliğinden çıkıyor tabii.
Ama tartışmayı başlatan esas kıvılcım CHP İl Başkanı Talat Yalaz’dan geldi.
Kongrede Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce olmadan böyle bir konsey kurulmasına açıkça itiraz etti.
Sonrasında konsey nezaket gösterdi.
CHP milletvekilleri ve Ünlüce de masaya davet edildi.
Derken ortam tam sakinleşiyor derken, bir çıkış geldi ki…
CHP Milletvekili İbrahim Arslan’ın “AK Parti organizasyonuna katılmam” sözleri ortalığı tekrar karıştırdı.
Bu söz gidebilecek tüm CHP’lileri adeta zan altında bıraktı.
Ama ne oldu?
Ayşe Ünlüce ve Jale Nur Süllü bu çıkışı pek de ciddiye almadı, gayet sakin şekilde “Biz katıldık” mesajını verdi.
Gelelim en tuhaf noktaya…
CHP İl Başkanı Talat Yalaz davet edilmedi.
AK Parti İl Başkanı masada, CHP İl Başkanı yok.
Bu nasıl bir nezaketse artık, yarım porsiyon nezaket herhalde.
Madem kapıyı açtınız, herkese açın, madem çağırıyorsunuz, hep çağırın.
Şehirde birlik görüntüsü verecekseniz, onu da eksik etmeden yapın.
Ama yok…
Bu işte bir gariplik olduğu baştan belli.
Yalaz’ın açıklaması hele daha tuhaftı!
Herkese gazı verdi ardından “bizi neden çağırmadınız?” demeye getirdi.
Sonra da “Katılımım davetin konusuna ve kimin yaptığına göre değişir” dedi.
Davet edilse mi gelmeyecekti, edilmediği için mi kızdı, kızdığı için mi gitmeyecekti?
Hala çözmeye çalışıyoruz.
Ve böylece sayın okuyucularım.
Kentin sorunlarını çözmek için kurulan konsey yeni sorunların üretim merkezi haline dönüştü.
Sırf bu kadar kısa sürede bile Eskişehir’in yeni tartışma konusu oldular.
Aman abicim…
Tamam abicim…
Şehir olarak zaten mevcut siyasi gerginlik yetiyordu bir de konseyle yenisini açmayın artık.
Son toplantıda neler konuşmuşlar peki?
Büyük konuları masaya yatırmışlar.
Serbest Bölge kurulması, çevreyolunun yapılması, hızlı tren seferlerinin artırılması, Gemlik Limanı bağlantısı…
Yani büyük oynuyorlar.
Hani şu yıllardır konuşulan meseleler…
Dokunuldu mu?
Henüz değil.
Ama konuşulmuş.
Sonra mı?
Konsey şehir sorunlarını çözmek için ortaya çıkıyor ama daha şehir anlamadan konseye dair yeni bir sorunlar yumağı ortaya çıkıyor:
Kim davet edildi?
Kim kırıldı?
Kim gitti?
Kim gitmedi?
Kim “organizasyonun sahibi kim?” diye sitem etti?
Yol yok, çevreyolu yok, hızlı tren sayısı az, liman bağlantısı yok ama kriz çok.
Şunu net söyleyeyim.
Bu konsey, şehrin 20 yıllık sorunları çözülmeden kendi içinde 20 günlük yeni sorun üretmeyi başardı.
Bu da bir başarıdır tabii, hakkını yemeyelim.
Bu yüzden ben de bir Eskişehirli olarak çok basit bir çağrı yapıyorum:
Sevgili konsey üyeleri…
Bakın, çözüm beklemiyoruz.
Hatta “çözmeseniz de olur” diyecek kıvama geldik.
Ama ne olur…
Hiç çözmeseniz bile yenisini de üretmeyin.
Şehrin mevcut düzenine zarar vermeyin.
Huzuru kaçırmayın.
Sorunların yanında bir de “konsey sorunları” çıkarmayın.
Çevreyolu yapılmadı sadece biraz sitem ederler.
Ama siyasi alınganlıklar, tuhaf davet krizleri ve “kimin organizasyonu bu?” tartışmaları yüzünden şehir daha da karışırsa…
İşte o zaman vatandaşın sabrı da sinir sistemi de zorlanır.
Kentin sorunlarını çözemiyorsanız anlarım…
Ama bari çözmeye çalışırken şehre yeni sorunlar çıkarmayın.
Aman abicim…
Tamam abicim…
O büyük konuları bırakın bir kenara…
En azından Eskişehir’i daha fazla yormayın.
Kuantum Özge der ki:
“Söz bittiğinde eylem başlar!”