Yine okumayacağınızı bildiğim çok da ilginizi çekmeyecek bir yazı kaleme alacağım. Necdet Bulur isimli çok değerli bir dostum gazete kupürü göndermiş. Gazete kupüründe Türkiye’de bulunan 240 gölden 186’sının kuruduğu belirtiliyor ve Türkiye’yi çok ciddi bir kuraklık tehlikesinin tehdit ettiğinden söz edilerek mevcut göllerin de büyük oranda kuruma tehlikesi ile karşı karşıya olduğuna dikkat çekiliyor. Kimilerinin bize ne bundan dediğini duyar gibiyim. Pek çoğunuz demeyeyim ama bizim kuşak ve bizim kuşağa yakın nesillerin coğrafya derslerinde nerede ise Van Gölü ve Tuz gölü gibi özellikli büyük göllerin hatıralarını ezbere çizdiklerini biliyorum. Hatta İç Anadolu’nun Göller Bölgesi olarak isimlendirilen göllerini bir nefeste sayabildiklerini, yazılılarda bunun hepimizin karşısına bir sınav sorusu olarak çıktığını da hatırlayanlarınız vardır. Şimdilerde ne yazık ki uzaydan çekilen görüntülerde bile eskiden Türkiye’nin fiziki haritasında zihnimizde yer eden ve bir çırpıda çizebildiğimiz o göl görüntülerinin de çok ciddi erozyona uğradığını üzülerek görüyoruz.

Yani diyorum ki; Göller Yöresi, Akdeniz Bölgesi'nde bulunan Acıgöl, Akgöl, Akşehir, Beyşehir, Burdur, Eber, Eğirdir, Gavur, Ilgın (Çavuşçu), Işıklı, Karamık, Karataş, Kovada, Salda, Suğla ve Yarışlı göllerinden oluşan bölgenin adıdır. Artık nerede ise göller bölgesi olarak isimlendirilen alanlar anılarda kaldı. Türkiye’nin kuraklık ve çölleşme tehdidi bizi veya bu satırları okuyanları ilgilendirmiyor da kimi ilgilendiriyor?

İşte o kuraklığın sonucudur ki özellikle Türkiye’nin tahıl ambarı olarak anılan Konya’da yer altı sularının çekilmesi dahil vahşi sulama çalışmaları sebebiyle oluşan derin çöküntülerin Konya’ya sınırı olan Eskişehir’in Sivrihisar ve Mihalıççık ilçelerini de etkilemeye başladığının ilk işaretlerini geçtiğimiz yıllarda aldık. Bu obrukların oluşması ile ilgili yayınlanan bir haberde , “Konya’da son dönemde hızla artan dev obruklar, bölgenin tarım arazilerini tehdit ederken, dünya çapında dikkat çekmeye devam ediyor. Hindistan'dan gelen bir analiz, bu gizemli fenomenin arkasındaki çevresel ve insan kaynaklı nedenleri masaya yatırarak, çözülmesi gereken ciddi bir sorunu gözler önüne seriyor. Konya'nın özellikle Karapınar ilçesinde gözlemlenen dev obruklar, dünya basınının ilgisini çekmeye devam ediyor. Hindistan’ın önde gelen haftalık gazetelerinden India Today, Türkiye’nin tarım arazilerini tehdit eden bu dev çukurları inceledi. AFAD tarafından yapılan son çalışmalara göre, Konya'da 684 çöküntü tespit edildi ve bu çöküntüler giderek artan bir sorun oluşturuyor” görüşlerine yer verilmiş.

Araştırma sonuçları sadece bununla sınırlı değil. Araştırmada şu konulara dikkat çekiliyor, “Uzmanlar, obrukların artmasında iklim değişikliğinin ve aşırı sulamanın büyük rol oynadığını belirtiyor. Özellikle şeker pancarı ve mısır gibi suya bağımlı tarım ürünlerinin yoğun sulanması, yeraltı su seviyelerinin hızla düşmesine yol açmış. 2021 itibariyle, 15 yılın en düşük su seviyelerine ulaşılması, bu sorunun boyutlarını gözler önüne seriyor. Ayrıca, yeraltı suyu çekiminin doğal yenilenme oranlarının çok gerisinde kalması, çökme riskini artırıyor.”

Şunu anlatmaya çalışıyorum. Türkiye’nin tahıl ambarı olmakla övündüğümüz Konya Ovası’ndaki bu gelişmelerin yine Türkiye’nin en önemli tahıl ekimi ve hasadı yapılan illerinin başında gelen Eskişehir’in özellikle de Konya sınırına yakın olan bölgelerinde ortaya çıkan tehlikenin obruklaşma olduğunun altını çizelim. Hemen bizim Yahnikapan Mahallesi’nde 20 metre derinliğinde Ay çiçek tarlasında bir süre önce oluşan obruk ve bunun yanında Çiftelerde yüzyıllardır kaynayan Sakaryabaşı’ nda ortaya çıkan kuraklık tehlikesi emin olun gelecekte hepimizi çok yakından ilgilendirecek.