“Eskişehir’in gözünü seveyim” demeyeyim de ne diyeyim. Şimdi anlatacaklarım aslında neden herkesin gözünün Eskişehir üzerinde olduğunu göstermesi bakımından önemli… Bu konuyu aslında yaklaşık bir yıl önce bir kez yazmış ve sevgili Davut Köroğlu başkan(Şeker-İş Sendikası eski şube Başkanı) ve Anadolu Kültür Derneği eski Başkanlarından Ayhan Boz’dan davetler almıştım… Sonra Davut Başkan ve Ayhan Boz başkan ile Odunpazarı’nda buluşmuş ve “Muhtarın kahvede” doyasıya çay simit partisi yapmıştık.

Bir yıl önce yine Ankara’ya gitmiştim. YHT’nin avantajlarından yararlanarak gittiğim Ankara’da dönüş yolunda bir bardak çaya uzun bir kuyruk sonrası 30 TL’ye ulaşabilmiştim. O gün çok da şaşırmıştım. Aradan nerede ise bir yıl geçti geçtiğimiz gün yine aynı güzergâh üzerinden Ankara’ya gidip gelmem icabetti. Değişen bir şey yoktu aslında hayatımızda. Yine dönüş yolunda YHT saatine 1.5-2 saat kala istasyonda olunca yapacak da bir şey yok. Yine aynı kafenin kuyruğuna girip karton bardak da çay alayım diye bekledim. Tezgâhın başına varınca yine çay istedim… Karton bardakta içine bir karıştırıcı çöp aldım. Ödediğim para tamı tamına 45TL idi. Yani Ankara’da enflasyon sadece YHT istasyonunda yüzde 50 artmıştı. Bir yıllık sürede bir bardak çay 30 TL’den 45 TL’ye çıkmıştı. Diyecek bir şey yok elbette… Aldık çayımızı çekildik bir köşeye… Zira tezgâha şöyle bir göz gezdirdim poğaça 45 TL, bir simit ise 60 TL’den satılıyordu. Mecburen çayı kuru kuru içmeye razı olduk.

Eskişehir’de ise durum Ankara’dan çok farklı… İster karton bardakta, ister cam bardak ta için fark etmez Eskişehir Gar’ında çay 15 TL, bir şişe şu 15 TL ve işin güzel tarafı Eskişehir simidi de 15 TL.. Yani Eskişehir Gar’ındaki büfelerde bir bardak çay üzerine bir simit birde su alın ödeyeceğiniz toplam para 45 TL ise insanlar niye Eskişehir’i tercih etmesinler ki? Eskişehir’de zamma rağmen çay hala pek çok kahvehanede, Çay Ocağında 10 TL’den satılıyorsa Eskişehirliler esnafıyla vatandaşı ile hayatı kolaylaştırmak için bir çaba içerisindeyse Eskişehir niye tercih edilmesin?

Bizim Spor Müdürü arkadaşımız Erhan Ünal ile geçtiğimiz gün öğle vakti çorba içelim diye çıktık. Bizim meşhur çorbacılardan birine gittik. İki çorba bir adet suya 150 TL verdik. Yahu emin olun Ankara’da bir kişi aynı paraya bu fiyata çorba içemez. Bunu Ankara’yı eleştirmek adına yazmıyorum. Elbette Ankara Eskişehir’e göre en az 4-5 kat büyüklükte bir şehir. Kiraları ona göre, maliyetler ona göre fiyatlar biraz daha yüksek olabilir. Ancak her şeye rağmen Eskişehir gerçek anlamda büyük değil butik ve daha derli toplu bir şehir. İşte bu sebepler ile bile Eskişehir’i daha fazla sevmek gerekir. Çok şikayet ettiğimiz ulaşım konusunda bile Eskişehir diğer illerden bir tık önde… Eskişehir özel bir şehir diye boşuna yazıp çizmiyoruz. Eskişehir’de askıda ekmek, askıda simit, hatta bazı marketlerde askıda gıda paketlerine bile rastlayabilirsiniz. Daha büyük mega şehirlerde herkes kendi derdine düşmüşken Eskişehir’de “sağ elinin verdiğini sol eli görmeyen” insanların yaşadığını biliyoruz. Gidin fırınların pek çoğunun kapısında “Bir ekmek de komşunuza alır mısınız?” yazar. Şöyle yazmaz, “Bir ekmek de yoksula alır mısınız?” Nezaketle ve insanların açık ama gizli bir dayanışma içerisinde olduğunu görürsünüz. Mesela altı üstü bir simit tezgâhında şu yazıya rastlayabilirsiniz; “askıda simit uygulamamız vardır!”

Yeri gelmişken yazayım. Bizim Erhan Ünal ile çorba içtiğimiz mekânda gözlerimizle tanık olduk. İhtiyaç sahibi olduğunu sonradan anladığımız 14-15 yaşlarındaki genç bir evladımıza “önce bir tas çorbası” verildi ardından da bir miktar harçlık uzatıldı. Genç parayı almak istemedi. Çorbayla yetinecekti ama kasadaki beyefendi çaktırmadan ısrar etti. Genç utana sıkıla parayı da alıp yavaşça dükkândan çıktı. Daha ne anlatayım Eskişehir ile ilgili?