Bizim çay muhabbetimizi bilmeyen yoktur. Çay yoksa muhabbet de yoktur. Kahvehane köşelerinin, çay ocaklarının, esnaf dükkânlarının her metrekaresi çay muhabbeti ile açılıp, çay muhabbetiyle kapanır. Şimdi artık her ne kadar “Kahve” nesli çoğalmaya başlasa bile çay muhabbeti bir başkadır toplumda. Örneğin Odunpazarı’ n da Muhtarın Kahvesi, Sıcaksular Kahvehaneleri meşhurdur, Aslına bakarsanız oralardaki “Çay bahane, sohbet şahane” lafının tam karşılığıdır gönül buluşmaları…

Bazı mekânlar vardır ki bahanesi çay-kahve de olsa maksat buluşmadır. Dostlar arasındaki yoklamanın dert ortağı bulabilmenin arayışının olduğu yerlerdir. Merhum Necip Fazıl şöyle diyor “Zindandan Mehmet’e mektup” şiirinde; “Çaycı! Getir ilâç kokulu çaydan! Dakika düşelim, senelik paydan! Zindanda, dakika farksızdır aydan. Karıştır çayını, zaman erisin; Köpük köpük, duman, duman erisin!”

İşin tam burasında Eskişehir Kahveciler Odası Başkanı sevgili Zeki Çoban’ın açıklaması takıldı gözüme. Sevgili duayen başkan Zeki Çoban kentteki kahvehanelerde yaşanan ekonomik sıkıntıları ve alınan zam kararını değerlendirmiş. 2025 yılı Ocak ayında belirlenen fiyat tarifesinden sonra malzeme fiyatlarının hızla arttığını ifade eden Çoban, “Bir kilo çay fiyatı bile 300 liraya dayandı. Doğal gaz ve elektrik giderleri yükseldi, işçi maliyetleri arttı. Dükkan kiralarında ise uçuk artışlar var. Esnafın talepleri doğrultusunda çaya 2,5 lira zam yaptık. Merkezdeki kiralar yüksek, kırsalda biraz daha az. Bu durum zam kararında etkili oldu. Dernek lokallerinin sayısı arttı, oyun oynayanlar sanal platformlara kaydı, emekliler eskisi kadar kahvehaneye gelmiyor. ‘Yancı’ kültürü de azaldı, bu yüzden hasılat düştü” diye konuşmuş.

Anlayacağınız Necip Fazıl’ın “İlaç kokulu çayı” da zamlanmış. Kimse yanlış anlamasın o meşhur yeni mekânlarda bir bardak çayın fiyatını tahmin bile edemiyorsunuz. Geçtiğimiz günlerde gittiğim bir mekânda içtiğim 2 bardak çay için ödediğim parayı buraya yazmayayım. Bu sebeple kahvecilerin çok da haksız olduğunu söyleyemem. Onlar modern hayatın acımasızlıklarına karşı ayakta kalmaya çalıştıkları için yine de yapacakları zammı bile kılı kırk yararak hesaplıyorlar. Ama asıl vatandaşta derman kalmadı. Vatandaşın cebinde çay parası verecek para kalmadı. Sevgili Zeki Çoban diyor ki; “Dernek lokallerinin sayısı arttı, oyun oynayanlar sanal platformlara kaydı, emekliler eskisi kadar kahvehaneye gelmiyor. ‘Yancı’ kültürü de azaldı, bu yüzden hasılat düştü!” Yani şartlar her geçen gün kahvehane ve çay ocaklarının aleyhine işliyor. Lüks mekânlarda bir bardak kahveyi 150-200 TL civarında içenlerin buna entelektüel anlam yükleyenlerin Zeki Çoban’ın açıklamalarından bir şey anlayacaklarını sanmıyorum.

Eskiler, “Bitli baklanın kör alıcısı olur!” derler. Tuzu kuruların anlamayacağı kadar önemli aslında Zeki başkanın açıklamaları… Kahvehanelerin, çay ocaklarının müşterisi de, müdavimleri de bellidir. Ama kahvecilerin olduğu kadar o müdavimlerin de dayanacak gücünün kalmadığını anlıyoruz. Emekli, dar ve sabit gelirli kesimlerin cebindeki para her geçen gün eriyip giderken aslında toplumu çok uzun bir süredir buluşturan, barıştıran ve kaynaştıran, dertleştiren mekânlarında artık yavaş yavaş öldüğüne tanıklık etmek ne acı. Farkında olmadığımız şey çaya yapılan zam değil, toplumun nefes borusu olan bazı mekânların artık kendilerinin nefese ihtiyacı olduğu gerçeğidir.

Yani ilaç kokulu çay bile artık nerede ise ulaşılması imkansızlar arasına girmeye başladıysa birileri başlarını iki elinin arasına alıp düşünmelidir…

Yine de ilaç kokulu çay için gönül dostlarına selam olsun…