Yıl 2014…
Siyaset oldukça hareketli…
Türkiye tarihinde bir ilk yaşanacak: Cumhurbaşkanını halk seçecek.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, en güçlü dönemlerinden birini yaşıyor.
Erdoğan’a karşı zafer kazanabilecek bir isim yok gibi görünüyor.

Düşünülüyor…
Düşünülüyor…
Düşünülüyor…

Erdoğan’a karşı kim kazanır?
Halkın ortak vicdanında yer bulan bir isim çıkarılmalı…
CHP ve MHP’ye yani her kesime hitap etmeli…
Ve "demokrasi cephesini" güçlendirmeli…

O dönemde ön planda olan ve başarısıyla konuşulan tek bir isim var.
Eskişehir’i baştan yaratan…
Eskişehir’i tüm ülkeye tanıtan…
Eskişehir’e adeta denizi getiren bir isim…

Kim?
O adam…
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen…

Çorak topraklara denizi getiren, Eskişehir’i Avrupa şehrine dönüştüren bu isim, ülkenin başına geçse neler yapmaz ki?
Üstelik sanatla yoğrulmuş bir geçmişe, halkla birebir bağ kurabilen bir kişiliğe ve net bir ideolojiye sahip…
Yani tabanın aradığı her şey onda mevcut.

CHP ve MHP’nin ortak adayı, yani "çatı aday" olacak isim o…
Karar, Kılıçdaroğlu aracılığıyla Büyükerşen’e iletiliyor.
Aday, Yılmaz Büyükerşen…
Kesin.

Hatta o dönemde kulislerde konuşuluyor:
“Hoca odasını topluyor. Gidiyor. Gidecek.”

Ancak sonra ne oluyor, kapalı kapılar ardında ne konuşuluyor, bilinmiyor…
Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli, uzun süren görüşmelerin ardından herkesi şaşırtan bir karar alıyor.

Yılmaz Büyükerşen, adının kamuoyuna açıklanmasını beklerken, aday olarak Ekmeleddin İhsanoğlu gösteriliyor.
İslam İşbirliği Teşkilatı'nın eski Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu…
Ne tanınıyor ne de biliniyor…
"Yerli ama yabancı bir figür" gibi…

CHP’nin laik damarına ters…
MHP tabanına hitap edebilecek bir isim…
Ama “çatı aday” olmaz.

Anlayacağınız, sağ ve sol cepheye de hitap edebilecek ve cumhurbaşkanı adaylığı bekleyen Yılmaz Büyükerşen apar topar adaylıktan çekiliyor.

Bu süreç sessizce kapatılıyor.
Kimse "neden, nasıl" diye soramıyor.
Ya da sormuyor.

Yıl 2025…
2023 seçimlerinin ardından alınan “kurultayın iptali” ve “mutlak butlan” kararına Kemal Kılıçdaroğlu’nun sessiz kalması bir yana, bu sürece “olumlu bakması” çok şey anlatıyor.

Bizi 2014 yılına götürüyor.
Kılıçdaroğlu’nun Büyükerşen hamlesi belki de çok anlam taşıyor.
Büyükerşen’in son anda adaylıktan çekilmesinde, Kılıçdaroğlu’nun rolü neydi?

Büyükerşen de o yıllara gitti belki…
Sosyal medya hesabından bir açıklama yaptı.

Yılmaz Büyükerşen açıklamasında şöyle dedi:

Son CHP Kurultayına kadarki hizmetleri dolayısıyla kendisine vefa duygularıyla dolu hislere sahip olduğumuz Kemal Kılıçdaroğlu'nun son günlerdeki tutumu, kendisinin siyasi hırslarının maalesef aklının çok üstünde olduğu gerçeğini — çok geç de olsa — ortaya koymuştur. Bu gerçek, Atatürk’ün kurduğu CHP’nin ruhuna ve prensiplerine tamamen aykırıdır. Esefle kınıyorum.”

Sözler doğrudan ve açık…
Biriken suskunluk, belki de yıllar sonra kelimelere döküldü.

Asıl soru şu:

2014’te Yılmaz Büyükerşen aday olsaydı, bugün Türkiye başka bir yerde olur muydu?”

Bu soruya “evet” ya da “hayır” demek kolay değil.

Hep ihtimaller konuşulacak.

Bildiğimiz tek bir gerçek var.

Siyasette her şey unutulur sanılır…
Ama bazen unutulan değil, unutturulan şeyler, tarihin kırılma noktalarını oluşturur.

Ve bazen bir isim, bir karar, bir vazgeçiş…
Yıllar sonra bile halkın hafızasında yeniden canlanır.

Tıpkı Yılmaz Büyükerşen gibi…

***********************************

Kuantum Özge der ki:

“Bir ah yıllar sonra bile canlanır.”