Arkadaşlarımızın çektiği bir kare fotoğraf dikkatimi çekti. Fotoğrafta Napolyon Kiraz 250 Lira yazıyordu etiketin üzerinde. Hemen aklıma geçtiğimiz günlerde tartışma konusu olan ve iktidara yakın çevrelerin muhalefet partilerinin temsilcilerini algı yapmakla suçladığı “Kirazın tanesi 10 TL” etiketi geldi. Aslında haber abartılı olmamakla birlikte iş tane hesabına girince bu işten rahatsızlık duyulduğu anlaşılıyor. O etiketin yazılması her ne kadar abartı gibi gözükse de kirazın kilosunun o tarihte 600 lira olması nerede ise etiketle fiyatın örtüştüğünü gösteriyordu. O günden bugüne çok fazla zaman geçmedi ama kiraz mevsiminin sonuna yaklaşırken fiyatın hala oralarda gezindiğini görüyoruz. “Napolyon kirazın Fiyatı 250TL” gözükse bile bu fiyatın sadece 500 gram için geçerli olduğunu görebiliyorsunuz. Önce 250 lira dikkat çektiğinden işte tam bu noktada insan psikolojisinde başka bir şey oluyor… Fiyatı biraz daha uygun görünce alım güdüsü harekete geçiyor. Her neyse… Bu yıl fiyatların bu kadar yüksek olmasının sebebi biraz da yaşadığımız doğal afet diyebiliriz. Nisan ayında havaların bizim bölgemizi de içine alan coğrafyada yaşanan ve sıfırın çok altında seyreden hava sıcaklıklarının sebep olduğu zarar gerçekten çok büyük oldu.

Dünyaca ünlü Eskişehir’in önemli gelir kaynaklarından biri olan Mihalıççık da bu yıl kirazsız kiraz festivali bile düzenlemek zorunda kaldık. Sadece kiraz değil, bu yıl dut, kaysı, elma, ayva ve benzeri ürünlerde ciddi anlamda üretim eksikliği var. Dolayısıyla meyveye ulaşım imkansız demeyelim ama öylesine zor ki…

Bu arada komşum ile sohbet ediyoruz. Cumartesi günü eşiyle birlikte pazara gittiğini pazarda ürün bolluğunun olmadığını anlatırken, “Baktım tezgahta kaysı var. Bir tane ben bir tane de eşime kaysı ikram edildi. Yedik. Torunlar için 1 kilo alayım dedim. Baktım ki fiyatı 150 TL almasına aldım ama pazarcıya yediklerimizi kilodan düşersin diye de takıldım” deyince şöyle derin derin birbirimize baktık…

Sadece bu kadar değil Pazar hikâyeleri… Hatırlar mısınız geçtiğimiz yıl tarlada kalan limonları? Sonrasında haberlerde izledik aynı üreticiyi limon bahçelerindeki limonları kökünden sökerken öfkeli konuşmalarını hatırlıyorum… Sonra bu yıl ne oldu? Çarşı da Pazar da limon krizi yaşadık hep birlikte… Sofralarımızda en çok kullandığımız ürünlerin başında gelen limon krizi yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. 1 kilogram limonun 99 liradan satıldığına bizzat şahit oldum. Yine bu yıl yoldan geçerken özellikle sebze tezgahlarının bulunduğu yerlerde dikkatimizi ister istemez limon var mı, yok mu oraya veriyoruz. Varsa bile tane limonun 20 TL’ye satılır görmekten çok da mutlu olmuyoruz.

Sebzeleri saymıyorum bile. Bir ara 40 liraya kadar yükselen tane marul un, bir türlü 30-40 liranın altına inmeyen domatesin, 15 liranın altına düşmeyen maydanozun fiyatını da hatırlatmakta fayda var. Peki, bu durumdan üreticiler mutlu mu derseniz? Onu da anlatayım… Üretici birkaç dostumuzla yaptığımız görüşmelerde halinden memnun olan bir kişiye bile rastlamadım. Kimisi emeğinin karşılığını bırakın, masrafları karşılayamamaktan, kimisi üretimde karşı karşıya olduğu zorluklardan dert yanıyor. Bu durumdan üretici mutsuz, aracılar mutsuz, pazarcı mutsuz ve en önemlisi elindeki paranın alım gücünü her geçen gün kaybeden emekli, asgari ücretli ve diğer alt gelir grubuna mensup herkes mutsuzlukların en büyüğünü yaşıyor.

Kiraz dedik iş nerelere geldi? Hani bir vurup bin ah işitmek bu olsa gerek…