Türkiye’de 16 milyonun üzerinde emekli var. Emeklilerin tamamından söz etmiyorum. Bunların ne kadarı dul ve yetim maaşı alıyor, ne kadar tam emekli maaşı alıyor bilmiyorum. Ancak bildiğim şey 12 milyon civarında emeklinin 7 Bin 500 TL ortalama maaş aldıklarını bazı açıklamalardan anlıyoruz. Bugünkü ekonomik şartlarda asgari ücretin 4 bin TL altında maaşla geçim savaşı veren emeklilerin gönlünü almak için 5 Bin TL’lik Cumhuriyet Bayramı İkramiyesi verildi. Burada da ayrıma gidildi. Çalışan, çalışmayan ayrımı yapıldı. Çalışan emeklilerin çalışma gerekçesi herhalde 7 Bin 500 TL’ye mahkum yaşamaktansa biraz nefes alacak ek kazanç elde etmekten başka bir şey değil. Yani “ele güne muhtaç olmak” diye bir şey var. Bugünkü ekonomik koşullarda kirada oturan emekli, ya da evi olan emekli için hayatın ne kadar zor olduğunu birilerinin fark etmesi gerekmez mi?
Bir nefeslik ikramiye ile ilgili olarak konuşurken yakınlarımdan birisi dedi ki; “İki market alışverişi!”parası… Hani “Ramazan kolisi” gibi düşünün işte dedi. Haksız da değil… Yine de buna rağmen eline 5 Bin TL para için şükreden, minnet duyan insanlar hiçte az değil. Bu arada emekliler ile ilgili olarak ikinci defa yapılan “çalışan-çalışmayan” ayrımı gerçekten emeklilerin gönlünü çok kırdı. Çalışan emeklilerin isyanı haksız değildi. Yani emekli niye çalışsın? Zaten emekli olmuş, geliri, keyfi yerinde olsa alır eşini yanına memlekette gezilecek, görülecek yerlere yolculuk yapar. Halbuki bizim emeklimizin böyle bir sosyal faaliyet yapabilecek ne imkanı ne de mecali var. Emekli akşama evine götüreceği ekmeğin, ağır kış şartlarında ödeyeceği elektrik-doğalgaz ücretlerini düşünür halde iken hiçbir sosyal etkinliğinde içinde bulunması mümkün değil. Pazar parasını hesap eden, askıda ekmeğe göz dikmiş insanların güçleri yettiğince çalışmaktan başka çareleri mi var?
Aslında hükümetin ve sosyal güvenlik bakanlığının çalışan emeklilere bir teşekkür borcu var. Neden mi? Çalışan derken sosyal güvenlik primini ödeyerek çalışan emeklilerin kast edildiğini söyleyelim. Kurallara, yasalara, yönetmeliklere uygun SGK primini yatırarak çalıştığı için bu insanların kurumun gelir kaybının önüne geçmesi anlamında tebrik edilmeleri gerekir. Bu arada SGK destekleme primi yatırmadan çalışanlara da diyecek bir şey yok. Çünkü insanlar çaresiz kalınca ne yapacaklar? Kimisi gece bekçiliği, kimisi kapıcılık, kimisi bedenen inşaatlarda çalışıyorsa bu durumdan kim rahatsız olmalı sizce?
Her neyse sonunda iki yanlıştan birinden dönüldü. Emeklilerin daha doğrusu çalışan emeklilerin sesi duyuldu ve yeni bir düzenlemenin kapısı aralandı. Hani referandumun birinde “Yetmez ama Evet!” deniliyordu ya.. İşte bugün emekliler bunu söylüyor. “Yetmez ama buna evet!” Birinci aşamada çalıştıkları gerekçesiyle ÇKS kaydı bulunan emekliler ile esnaf Bağ-Kur’una bağlı çalışanlar ikramiyede kapsam dışı bırakılmıştı. Şimdi kamuoyundan yükselen sesler Ankara’nın yalçın kayalarında yankılanınca çalışan tüm emeklileri kapsam içerisine alan yeni bir düzenlemenin haberi verildi. Bütün buna rağmen emekli için yeni umut yılbaşında kendileri için öngörülecek ücret artışı.. Eğer burada da enflasyonla mücadele gerekçesiyle sadece 6 aylık enflasyon rakamlarına mahkum edilirlerse emeklerin bu defa yaklaşan yerel seçimlerdeki tavrı iktidarın aleyhine olma ihtimali hiç de az değil. Çünkü emekli gerçekten çok zor durumda. Emekliler gerçek anlamda “insanca yaşayabilecekleri” ve bir daha yeni düzenlemeye ihtiyaç duyulmayacak bir yasal zeminin dışında bir şey istemediklerini biliyoruz. Tamam, ülkenin şartları ortada, pandemi, ekonomik kriz falan derken toplumun en çok mağdur kesiminin sorunları çözüme kavuşturulmalı. Aksi takdirde bugünkü “sus payı” yol su elektrik olarak dönüş alınması mümkündür. Hatırlatalım istedik…