Çok sevdiğim bir dostum ağabeyim Mehmet Ateş göndermiş. Muhakkak pek çoğumuzun internet aleminde rastlamış olduğu bir alıntı hikayedir bana gönderilen not. Ancak ben yine de bugünlerde en çok ihtiyacımız olan ve en çok istediğimiz umutlarımızın yeniden yükseltilmesi adına bu hikayeyi sizlerle paylaşmak istedim. Hikaye şöyle: “Bir adam çölde kayboldu. Yanına aldığı azıcık yiyecek ve su çoktan tükenmişti. İki gündür bir damla su bile bulamadan umutsuzca dolaşıyordu. Uzakta bir kulübe gördü. Kalan son gücünü toplayarak kulübeye doğru yürüdü. Yaklaştıkça, umudu büyüdü.
Ve nihayet… Kulübe gerçekte oradaydı. Ama yaklaştığında gördü ki, burası terk edilmişti. Yine de içeri girdi. Belki biraz su bulabilirim diyerek… Ve işte o an, bir el pompası gördü. İçini yepyeni bir enerji kapladı, koşarak pompanın başına gitti ve su çekmeye başladı. Ama su çıkmadı. Pompa kupkuruydu, uzun zamandır kullanılmadığı belliydi. Yıkılmıştı. Yere yığıldı. Tam o sırada, tavana bağlı bir şişe fark etti. Zorlukla uzanıp aldı. Tam içecekti ki, şişenin üzerinde bir not gördü. “Bu suyu pompayı çalıştırmak için kullan. Ve lütfen… Sonra şişeyi tekrar doldur, senden sonra gelecek yolcu için.”
Bir anda korkunç bir tereddüt yaşadı. Bu suyu içip canını mı kurtarmalıydı? Yoksa tüm umudunu pompanın çalışacağına bağlayıp suyu içine mi dökmeliydi? Aklından bin bir düşünce geçti. Ya pompa işe yaramazsa? Ya yeraltı suyu bitmişse? Ya bu not doğru değilse? Ama ya gerçekten çalışırsa ve bol su çıkarsa? Uzun uzun düşündü. Ve sonunda, notta yazana güvenmeye karar verdi. Titreyen elleriyle suyu pompanın içine döktü…
Ve pompalamaya başladı, tek gücü, içindeki umuttu. Birkaç denemeden sonra, su fışkırdı! Soğuk, temiz ve bolca! Doyasıya içti. Bedeni canlandı, zihni açıldı, mataralarını doldurdu, yüreği yeniden yaşamla doldu. Sonra notta yazdığı gibi, şişeyi tekrar doldurdu ve tavana astı. Tam çıkmak üzereyken, başka bir şişe fark etti, cam bir şişe. İçinde bir kalem ve bir harita vardı. Harita, çölden çıkışı gösteriyordu. Yolu ezberledi, haritayı yerine koydu ve yola koyulmak üzere kapıdan çıktı. Ama birkaç adım sonra durdu. Geri döndü. Düşündü. Kalemi aldı ve notun altına şunu yazdı: “İnan bana… Bu pompa çalışıyor.” Ne kadar zor durumda olursak olalım, umudumuzu asla kaybetmeyelim. Ve bazen hayatta, büyük bir şeye ulaşabilmek için… En kıymetli olanı feda etmemiz gerekebilir. Tıpkı adamın, elindeki son suyu pompa için kullanması gibi. Rabbimiz bize verdiğimizden çok daha fazlasını geri verir. İyilik bulaşıcıdır. Basit bir not bile bir insanın hayatını kurtarabilir. Ve o insan da bir başkasına umut olabilir.”
Ben zaman zaman bu tür hikayeleri paylaştığımda ya da anlattığımda “Dede Korkut” yakıştırmalarına maruz kalsam da vazgeçmiyorum. Çünkü herhangi bir konuda derdimizi anlatmak için öyle uzun uzun ne konuşmaya ne de yazmaya gerek kalmayabiliyor. Yazılanlar bazen bir hayal ürünü, bazen de yaşanmışlıkların özeti olsa bile insan olanın yüreğine dokunacak, dersler çıkarılacak, akıllara kazınacak dersler içerebiliyor. Yine de diyorum ki bunca yaşanmışlığa rağmen kaybolmaya yüz tutan umutlarınızı kaybetmeyin. Zira her yeni gün bir geceye, her yeni gece aydınlık bir sabaha işaret eder. Ne dersiniz?