Bankaların ihtiyaç kredileri için kullandıkları bir söylem var. “İhtiyaçlarınızı ertelemeyin, kredinizi 3 ay erteleyelim!” şeklinde. Sanki bedava erteliyorlarmış gibi, sanki hiç almayacaklarmış gibi… Konumuz banka kredileri değil elbette. Konumuz doğalgaz zamları. İlk 6 aylık enflasyon verilerine etkisi olmasın diye ertelenen doğalgaz zammı Temmuz ayı itibariyle yürürlüğe girdi. Öyle az buz bir zam değil. Enerji harcamalarınızı yükseltmekle kalmayacak üretim ve tüketim maliyetlerine ciddi bir etkisi olacak kadar büyük bir zam. Doğalgaz yüzde 26. 5 oranında pahalandı. Vatandaş yaz aylarında fazla hissetmez diye, ödenen faturaların içerisinde küçük bir rakam olarak kalır diye zamanlama tercihinin yapıldığı anlaşılan zammın ne kadar büyük olduğunu Ekim-Kasım aylarından itibaren hissedeceğiz. Ekonomi yönetimi yapılan zammın büyüklüğüne bakacak olursak Temmuz ayını adeta iple çekmiş gibi görünüyor. Hemen herkes bilir ki enerji fiyatlarındaki her zam piyasalarda domino etkisi yapar. Daha akaryakıta yapılacak ÖTV zamlarını söylemiyoruz bile… Emekliye, çalışana yüzde 16 civarında bir artıştan söz ediliyor. TÜİK rakamları da onu gösteriyor ama sadece doğalgaza bir kalemde yüzde 26 oranındaki zammın dar ve sabit gelirli kesimlere yeni yükler getireceği çok net bir şekilde görülüyor. İğneden ipliğe her şeye zam anlamına gelen enerji fiyatlarındaki artışın Temmuz’a ertelenmesinin asıl sebebi yılın ilk 6 aylık sürecindeki enflasyon rakamlarını baskılamaktan başka bir amacının olmadığını sokaktaki çocuk bile görebilir...
“Haziran geçti ya yapıştır zammı gitsin” diyenlerin yarın öbür gün, asgari ücretin bile altındaki emekli maaşları ile ilgili, “çalışanlarımızı ve emeklilerimizi enflasyona ezdirmedik” laflarını duyacağımızdan adım kadar eminim.
Doğalgaza zam demek, çaya, çorbaya, simide, ekmeğe hatta kullandığımız havaya zam demek.. Sadece konutlara yönelik diye nitelenen zamların daha kış kapıyı çalmadan garibanın cebinden kaşığın ucuyla verilen ara zamların kaşığın sapıyla göz çıkararak geri alınması demek. İşin ters tarafı nedir biliyor musunuz, önceden yüksek enflasyonlu yıllarda önce kaşığın ucuyla zam verilir arkasından kepçeyle geri alınırdı. Bugün ise tam tersi. Kaşığın ucunu göremeden sapının gözümüzün önünde bittiğini görüyoruz.
Ülke ekonomisi zorlu bir süreçten geçiyor biliyoruz. Ama bugün için iktidarın ekonomideki olumsuzlukları konuşmaktan nefret ettiğini de hepimiz artık biliyoruz. Ekonomi yönetiminden ve devletin üst düzeyinden sürekli olarak “çoğu gitti, en zoru bitti, az daha sabır” diye o kadar çok şey duyduk ki ve bunları da duymaya devam edeceğiz. Meşhur atasözü “Dereye su gelene kadar kurbağanın gözü patlarmış!” bu gidişle dereye su geleceğinden emin olamıyor insan.
Vallahi ülkede emekli, asgari ücretli, dar ve sabit gelirli kesimler ödedikleri faturanın ağırlığı altında ezildikçe eziliyorlar. Kimsenin dereye su beklentisi bile kalmadı. Sokaktaki insan geçim değil yaşam savaşı verir hale gelmiş durumda.
Bugün açıklanacak enflasyon rakamlarına da artık kimsenin inanmadığını söylersek ayıp mı olur? Hani ne demişti ekonomi yönetimi, “Hedef enflasyona göre ücret artışı!” yapılan açıklamalardan da anlayacağız ki, “Enflasyon hedeflenen enflasyonun bile altında bir rakam” olarak ilan edilecek. Anlayamadığım husus enflasyon la mücadelede atılan adımların asıl amacı vatandaşı tuş etmekten başka ne olabilir ki?