Kurban Bayramı yaklaşıyor. Herkesin gözü vatandaşın kurbanında. Bu ülkede çalışanların yüzde 50’sine yakını ve 15 milyon emeklinin çok büyük çoğunluğu asgari geçim standartlarının altında yaşarken yaklaşan Kurban Bayramı öncesi birileri vatandaşın kurbanına talip olmayı sürdürüyor. “Ne var bunda?” diyebilirsiniz. Diyanet’in sitesindeki kurban ile ilgili fetva şöyle “Kurban kesmek, akıl sağlığı yerinde, büluğa ermiş (ergen olmuş), dinen zengin sayılacak kadar mal varlığına sahip ve mukim olan her müslümanın yerine getireceği malî bir ibadettir (Merğînânî, el-Hidâye, VII, 148). Temel ihtiyaçlarından ve borcundan başka 80.18 gr altın veya değerinde para ya da eşyaya sahip olan kimselerin kurban kesmesi gerekir (Mevsılî, el-İhtiyâr, IV, 252-256; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IX, 452-453). Ayrıca kurban mükellefiyeti için aranan nisabın üzerinden, zekâtın aksine bir yıl geçmesi şart değildir.”

Kurban kesmenin dini ölçüleri yukarıdaki gibi olsa da insanlar “var-yok” demeden, “konu-komşuya ayıp olmasın” diyerek kurban kesmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Böyle olunca da ortaya kocaman bir pazar çıkıyor. İşte o büyük pazardan “samimiyetle ve Allah Rızasını gözeterek bunu yapanları tenzih ederek yazıyorum” birileri pay kapma derdine düşmüş.

On yıllar boyu bu ülkede birileri çoğu kez devletin gücünü de arkasına alarak kurbanın derisine sahip çıktı. Vatandaşın kurban derisinin başında verilen kavgaların sonucunda ne oldu dersiniz? Kocaman bir hiç… Bu derileri toplayan kurum bir adım ileri gitti mi?

Dileyen elbette kurbanını da derisini de istediği yere verebilir. Ancak kurban bir ibadet olduğuna göre bu konuda biraz daha hassasiyet gösterilmeli. Biraz da kurbanın ruhuna uygun davranılmalı. Yaşadığımız onca kötü örnekten ve olumsuzluktan sonra insanın içinden yoğurdu üfleyerek yemek geçiyor. Ancak Kurbanın dirisine talip olanların ortak noktası “Bize güvenin” demek. “Kardeşim size güvenelim de niye?” Size güvenmek için bir gerekçe ortaya koyun da inanalım. Böyle dediğinizde emin olun hemen bir taarruz da başlatılacaktır biliyorum. Bazen gerçekleri de açıkça yazmazsak kalem ne işe yarar?

Şimdi hatırlatalım. Bu ülkede daha birkaç ay önce 13.5 milyon vatandaşımızı derinden yaralayan resmi rakamlara göre 50 binin üzerinde vatandaşımızı kaybettiğimiz depremin yaralarını sarmak için ne yaptınız da veya ne yapmayı düşünüyorsunuz da size güvenelim! Allah Resulü buyuruyor, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir!”

Milyonlarca garibanımız, yoksulumuz, ihtiyaç sahibi vatandaşımız var. Bu “kurban”a en çok onların ihtiyacı var. Ve ülkemiz sınırları içinde milyonlarca insanımız çadırlarda, konteynırlarda yaşam mücadelesi veriyor. Kurbanları bu bölgeye yönlendirmek daha mantıklı değil mi? Bu sadece vatandaşlarımız açısından değil devletimiz açısından da çok önemli ve anlamlı bir hareket olurdu.

Benim endişem birilerinin ne yaptığından çok bu ülkenin çocuklarının ve insanlarının dişinden tırnağından arttırarak inancının gereği yapacağı bir ibadetin üzerinden yeni bir samimiyetsizlik sınavı daha ortaya çıkmasıdır. Bu ülkenin insanı merhametlidir, vicdanlıdır… Bu merhamet ve vicdan duygularının suistimali gerçekten büyük vebaldir.