Ekonomik krizin yeni başladığı dönemlerde birkaç esnaf dostumla sohbet etmiş, “piyasaları sorgulamıştım.” O günlerde özellikle küçük esnafın işleri anlaşılan yolundaydı. Birkaç esnaf arkadaş, “Sattığımız malı aynı paraya yerine koyamıyoruz” şikayetinde bulunurken bir başka esnaf dostumuzda uygulanan ekonomik politikaları savunmak adına şöyle demişti; “Küçük esnaf her kriz döneminde bir şekilde çıkış yolu bulur! Böyle dönemler işini bilenler için büyüme dönemleri olur.”

Tabii ki köprünün altından çok sular aktı. Artık piyasalardaki daralma öylesine derinden hissedilmeye başlandı ki “küçük esnaf da nefes alamaz” hale geldi. Bunu nereden anlıyoruz? Gidin çay ocaklarına bakın.. Daha maliyetler çok yüksek diye zam talebinde bulunan esnaf çay ocakları ve kahveleri verilen zammı uygulayamıyor. Bunu çay ocağı işletmecisi dostuma sordum. Aldığım cevap bir hayli ilginç olduğu kadar tahmini zor birkaç kelime değildi. Dostum dedi ki; “Biz küçük esnafa çalışan kendi çapında küçük işletmeleriz. Zaten esnaf artık kendi çayını kendi demliyor. Çayı ancak bir müşteri geldiğinde acil durumlarda söylüyor. Böyle olunca zam yapmaya korkuyoruz. Şu anda maliyeti zor karşılıyoruz.” Dostumuz haklıydı. Kiralar, elektrik ve ısıtma giderleri derken maliyetler gerçekten küçük esnafı zor duruma sokmuştu. İşin aslına bakarsanız böyle dönemler sermayesi olanın mal stoklayarak para kazandıkları dönemlerdi. Döndüm dolaştım, daha önce bana, “Küçük esnaf her kriz döneminde bir şekilde çıkış yolu bulur! Böyle dönemler işini bilenler için büyüme dönemleri olur” diye tanıdığımız arkadaşıma bir uğrayayım dedim. Biraz hoş beşten sonra söylediklerine açıkçası şaşırdım. Geçmişteki sohbetimizdeki konuyu bile hatırlatmadan , “Böyle bir döneme hiç rastlamadım. Ben yüksek enflasyona rağmen küçük esnaf bir şekilde işini çözer diye düşünüyordum. Emin olun ben bile şahsen öylesine zorlanıyorum ki. Daha önce iki-üç personelle çalışırken şimdi işyerimde tek başıma çalışıyorum. Maliyetler ile başa çıkmakta zorlanıyorum” diye konuşunca gerçekten biraz daha üzüldüm. Çünkü acı gerçek Orta Vadeli Programın orta direği sıkı para politikaları olunca daralma tahminlerimizin çok ötesine geçmiş durumda. Eskişehir gibi bir şehirde kira ortalamasının 18 Bin liranın üzerine çıktığını da düşünecek olursak, asgari ücret ve biraz üstü geliri olan insanların küçük esnafı ayağa dikecek bir şeyleri kalmıyor ki…

Tam bu noktada arkadaşlarımız Eskişehir Tuhafiyeciler ve İşportacılar Odası Başkanı Ali Safa Şen’den 2025 yılı değerlendirmesi almışlar. Sayın başkan Şen aslında konuyu çok güzel özetlemiş. Şen tabloyu çok net ifadeler ile şöyle değerlendiriyor¸ “Halkımızın geliri ne kadar iyiyse, esnaf ve sanatkârımızdan yapılan alışveriş de o kadar artıyor. Ancak maalesef 2025 yılında esnafımız umduğu ticareti, umduğu alışverişi bulamadı. Artık birçok esnafımız yaptığı ticaretle giderlerini karşılayamaz durumda. Bunun en büyük yansımasını kooperatiflerimizden ve bankalardan talep edilen kredilerde görüyoruz. Esnafımız, aldığı ürünlerin ödemelerini ve taahhütlerini yerine getirebilmek için ciddi şekilde krediye yönelmiş durumda. 2025 yılında odamıza kayıt olan esnaf sayısı önceki yıllara göre bir hayli fazla. Bu artış, fabrikalarda ve büyük işletmelerde işlerin sıkıntılı gittiğinin de bir göstergesi. Özellikle tekstil sektöründe çok ciddi sayıda işsiz kalan çalışan var.”

Yani Başkan Ali Safa Şen demek istiyor ki, “İnsanlar bir umut işsiz kalınca ticarete yöneliyorlar ama halkın alım gücü de kalmayınca herkes borcu borçla kapatıyor!”

Bu bir feryat mıdır? Feryat ise duyan olur mu? Takip ettiğim kadarıyla 2026 yılında da kimsenin böyle bir feryadı duymaya niyetinin olmadığını, onların hala makro ekonomik verilerle uğraştığını onlar üzerinden hayal sattıklarını görüyoruz.